2026: Daha çok mu, daha doğru mu?
2026: Daha çok mu, daha doğru mu?
Ekonomi daraldığında ilk üstü çizilen başlık yeşil dönüşüm. Bu durum, yeşil dönüşümün önemsizliğini değil, bağlamın yanlış kurulduğunu gösteriyor.
Zor konularla yeni bir yıla girmeye hazırlanıyoruz.
İklim krizi artık soyut bir gelecek senaryosu değil, gündelik hayatın altyapısına sızmış bir gerçeklik. Eşitsizlik derinleşiyor; yalnızca gelirde değil, erişimde ve imkânda da.
Yapay zekâ güçleniyor. Fakat bu güç, çoğu zaman kimin adına, hangi bedellerle kullanıldığı belirsiz bir şekilde kontrolsüz büyüyor. Ekonomi ise her zamankinden daha kırılgan. Çünkü artık yalnızca finansal değil, aynı zamanda ideolojik, ekolojik ve toplumsal sınırlarla çevrili.
Bu köşede yıl boyunca şu soruların etrafında dolaştık: “Teknoloji bu kadar hızlanırken, insanlık hangi noktada duruyor? Sürdürülebilirlik gerçekten çöken bir kavram mı, yoksa biz onu yanlış bir yere mi koyduk? Çoklu krizler çağında çıkış, daha fazla çözüm üretmekten mi geçiyor, yoksa daha doğru sorular sormaktan mı?”
Gelin, kısa bir muhasebe yapalım.
- Yapay zekâ: Tehdit mi, kurtarıcı mı? Hayır. Ayna.
Yapay zekâ doğru ya da yanlışı hızlandıran bir çarpan. Önyargılıysa, bu bizim verilerimizden. Eşitsizlik üretiyorsa, bu bizim ekonomik ve yönetsel mimarimizden. Gözetimi güçlendiriyorsa, bu bizim iktidar tercihlerimizden.
Bu yüzden 2026’nın kritik meselesi teknoloji değil; algoritmalarla birlikte yeni bir toplumsal sözleşmenin nasıl kurulacağı, etik ve ahlaki çerçevenin nasıl oluşturulacağı konusu olacak.
- Yeşil dönüşüm: Çevre değil, ekonomi politikası.
Ekonomi daraldığında ilk üstü çizilen başlık yeşil dönüşüm. Bu durum, yeşil dönüşümün önemsizliğini değil, bağlamın yanlış kurulduğunu gösteriyor.
2026, yeşil dönüşümün sert ekonomik gerçekliğe yerleşmesi gereken bir yıl olmak zorunda. Karbon fiyatlaması artık bir çevre aracı değil, doğrudan bir rekabet unsuru. Kapsam 3 raporlaması bir uyum meselesi değil, değer zincirinin yeniden tasarımı. Yeşil finansman bir imaj konusu değil, sermayeye erişimin koşulu.
- Eşitsizlik: Yeni makas teknoloji.
Bu yıl en az konuşulan başlıklardan biri eşitsizlikti. Yapay zekâ ve yeşil dönüşüm, teoride eşitsizliği azaltabilir. Ama mevcut sistem içinde çoğu zaman tam tersini yapıyor, farkları büyütüyor. Ülkeler arasında. Şirketler arasında. Hatta aynı kurumun çalışanları arasında.
Yeni ayrım çizgisi artık yalnızca gelirle değil; erişim, yetkinlik ve teknolojiye yakınlıkla da çiziliyor.
2026, ‘kim, nasıl uyum sağlıyor?’ sorusundan çok, ‘kim sistemin dışında kalıyor?’ sorusunun yılı olacak. Ve bu noktada sürdürülebilirlik, yalnızca karbonu değil; adaleti, erişimi ve insan onurunu da kapsamak zorunda.
- Sorumluluk zinciri kopuyor!
Yapay zekâ, hayatın her alanına yeni karar verici olarak giriyor. Verileri işleyen algoritmalar üzerinden karar mimarileri kuruluyor. Karar varsa, sorumluluk da vardır. Ama sıkıntı şurada: Sorumluluğun sahipliği konusu bulanıklaştı.
‘Model böyle önerdi, algoritmanın çıktısı bu yöndeydi, simülasyonlar bunu gösteriyor.’ ifadeleri bir açıklama değil. Tersine bir sorumluluk transferi. Kararı kim verdi? Algoritma mı? Onu tasarlayanlar mı? Veriyi seçenler mi? Yoksa bunu sessizce onaylayanlar mı?
2026’nın konularından biri de bu. Mesele daha hızlı modeller üretmek değil, karar–sorumluluk–sonuç zincirini şeffaf şekilde kurmak olmalı.
- En zor soru: İnsan nerede?
Bu köşede yıl boyunca teknoloji ve sürdürülebilirlik konuştuk. Ekonomik bağlamdan bahsettik. Sistemleri, yapıları, modelleri tartıştık. Ama her yazı dönüp dolaşıp aynı noktaya geldi: Algoritmalar karar verir. Ama pişman olmaz. Bedel ödemez. Anlam üretmez.
2026’nın asıl meselesi şu olacak: Verimlilik uğruna neyi kaybettiğimizi fark edebilecek miyiz? Çünkü, sürdürülebilirlik yalnızca gezegeni değil, insanın anlamını da sürdürebilme meselesi.
Son söz: Tercih zamanı!
Yeni bir yıla girerken artık şu gerçeği kabul etmek gerekiyor. Sorun teknoloji değil. Hız değil. Veri ve algoritmalar değil. Sorun, bu araçlarla neyi normalleştirdiğimiz.
Kararları yapay zekâ verdiğinde, sorumluluğu devretmeyi; verimlilik arttığında, bedelini görmezden gelmeyi; yeşil dönüşüm konuşulduğunda, maliyeti başkasına yüklemeyi alışkanlık haline getirdik.
Bu bir tesadüf değil. Bir tercih. Tercih, bedel demektir. Ve bedel ödemek hâlâ insana aittir.
2026, yeni çözümler yılı olmayacak. Zaten çözüm yoksunluğundan değil, yargı eksikliğinden mustaribiz.
Yeni yılda yapabildiklerimizi değil, neyi yapmamayı seçtiğimizi de savunmamız gerekiyor.
Umut dolu bir yıl dileğiyle...