2026’da risk her yerde, ama her yerde aynı değil
Risk artık tek bir başlık altında toplanmıyor; sektöre, teknolojiye ve jeopolitiğe göre farklı biçimlerde ortaya çıkıyor. Gayrimenkulden otomotive, enerjiden tarıma uzanan bu yeni dönemde kazananlar, riskin varlığını değil nereden ve ne zaman geleceğini doğru okuyabilenler olacak.
Risk artık tek bir başlık altında toplanmıyor; sektöre, teknolojiye ve jeopolitiğe göre farklı biçimlerde ortaya çıkıyor. Gayrimenkulden otomotive, enerjiden tarıma uzanan bu yeni dönemde kazananlar, riskin varlığını değil nereden ve ne zaman geleceğini doğru okuyabilenler olacak.
Son yıllarda iş dünyasında en sık duyduğum cümle şu: “Her şey çok riskli.”
Doğru. Ama eksik.
Asıl mesele, riskin varlığı değil; nasıl ve nereden geleceği. Çünkü bugün risk tek tip değil. Sektöre göre şekil değiştiriyor, hatta aynı sektörün içinde bile şirketten şirkete farklı biçimlerde ortaya çıkıyor. Gayrimenkulde başka vuruyor, enerjide başka, demir-çelikte, otomotivde, tarımda ya da savunma sanayiinde bambaşka biçimler alıyor.
Bu yüzden artık “riskli mi, değil mi?” sorusu anlamını yitirdi. Asıl soru şu olmalı:
Bizim işimizde risk nereden gelecek ve ne kadar erken görebiliyoruz?
Gayrimenkulde sorun fiyat değil, nakit
Gayrimenkulde bugün konuşulan çoğu şey fiyatlar etrafında dönüyor. Oysa asıl risk fiyatlarda değil; likiditede. Konut kredilerinin fiilen durduğu bir ortamda, varlıkların değeri kâğıt üzerinde korunuyor gibi görünse de, satış süreleri uzuyor. Yani mülk var ama nakde dönüşemiyor.
Bunun anlamı şu: Önümüzdeki dönemde gayrimenkulde kazananlar en pahalı projeleri yapanlar değil; nakit akışını yönetenler olacak. Finansmana erişimi olanlar için fırsat, olmayanlar için ise bekleme ve yıpranma dönemi başlıyor.
Enerji her şeyin altında var
Enerji artık tek başına bir sektör değil; bütün sektörlerin arka planındaki belirleyici unsur. Son yıllarda Ukrayna savaşıyla, Orta Doğu’daki gerilimlerle, deniz yollarındaki kırılmalarla bunu defalarca gördük. Enerji fiyatlarındaki oynaklık sadece sanayiciyi değil; tarımı, lojistiği, demir-çeliği, hatta gayrimenkulü bile etkiliyor.
Öte yandan enerji dönüşümü doğru okuyanlar için büyük bir fırsat. Yenilenebilir, depolama, şebeke altyapısı, nükleer, jeotermal… Risk, yanlış teknolojiye kilitlenmek. Fırsat ise geçişi doğru yönetmek.
Demir-çelikte yeni dönem: Karbon riski
Demir-çelik sektörü belki de riskin en somut hâle geldiği alanlardan biri. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat çerçevesinde devreye aldığı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması artık bir niyet belgesi değil; doğrudan maliyet.
AB’ye ihracat yapan Türk üreticiler için bu şu anlama geliyor: Ya karbon yoğun üretimden çıkılacak, ya da rekabet gücü aşınacak. Kapasite artık tek başına yeterli değil. Enerji verimliliği, yeşil üretim ve şeffaf karbon raporlaması yeni rekabet kriterleri hâline geliyor.
Otomotivde risk sessiz geliyor
Otomotivde risk ani bir çöküş şeklinde değil; sessiz bir geçiş olarak geliyor. Elektrikli araçlar, batarya teknolojileri, yazılım, karbon regülasyonları… İçten yanmalı motorlara dayalı tedarik zincirleri yavaş ama kararlı bir baskı altında.