ABD, Rusya ve Çin karşı karşıya: Yeni nükleer silahlanma yarışı
Yıllar süren bir aradan sonra, nükleer silahlar yeniden küresel politikanın ön saflarına çıktı. Çin nükleer silahlarını hızla genişletiyor ve 2030'ların ortalarında konuşlandırılmış savaş başlıklarında ABD ile neredeyse eşit seviyeye ulaşması öngörülüyor. Rusya, yeni nesil nükleer sistemler geliştiriyor, nükleer güçle çalışan bir füze ve denizaltı insansız hava aracını test ediyor.
Yıllar süren bir aradan sonra, nükleer silahlar yeniden küresel politikanın ön saflarına çıktı. Çin nükleer silahlarını hızla genişletiyor ve 2030'ların ortalarında konuşlandırılmış savaş başlıklarında ABD ile neredeyse eşit seviyeye ulaşması öngörülüyor. Rusya, yeni nesil nükleer sistemler geliştiriyor, nükleer güçle çalışan bir füze ve denizaltı insansız hava aracını test ediyor.
17 Kasım 2025, 11:34
Çin, eylül ayında Pekin'de düzenlenen askeri törende nükleer başlıklı balistik füzelerini sergiledi.
Yeni nükleer yarış başladı. Ancak Soğuk Savaş döneminden farklı olarak ABD artık tek bir rakip yerine iki eş düzey rakibe karşı hazırlık yapmak zorunda. Üstelik bunu, net sanayi ve ekonomik üstünlüğünü kaybettiği bir dönemde yapmak durumunda. Uzun süre yalnızca küçük bir nükleer güce sahip olan Çin hızla yetişirken, Rusya Amerikan şehirlerini hedef alan çeşitli yeni nesil sistemler geliştiriyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’ya verilen Amerikan desteğini kısmak için nükleer tehdit söylemini kullanıyor. Belarus’a nükleer silahlar konuşlandırdı ve son haftalarda, Amerikan savunmasına karşı koyulamaz olduğunu iddia ettiği nükleer enerjiyle çalışan bir füze ile nükleer enerjili bir denizaltı dronunu test etti. Rusya ve ABD hala şubat ayında sona erecek yeni START anlaşması gibi bazı silah kontrol sınırlarına uysa da Çin herhangi bir yükümlülükle kısıtlanmadan sessiz ama hızlı bir şekilde öne geçiyor. ABD tahminlerine göre Pekin, 2030’ların ortalarına kadar konuşlandırılmış nükleer savaş başlığı sayısında ABD ile yaklaşık pariteye ulaşacak.
Stratejik belirsizlik
Çin lideri Şi Cinping, eylül ayında Japonya’ya karşı kazanılan zaferin 80. yılını kutlayan Pekin töreninde ilk kez Çin’in kara, deniz ve havadan fırlatılan balistik nükleer füzelerden oluşan nükleer üçlüsünü sergiledi. Yanında, oturan Putin töreini dikkatle izledi. Solunda oturan Kuzey Kore lideri Kim Jong Un da aynı şekilde. 1969’daki sınır çatışması sırasında neredeyse nükleer bir çatışmanın eşiğine gelen Moskova ve Pekin arasındaki büyüyen bağ, ABD ile Avrupa ve Asya’daki müttefikleri için eşi görülmemiş bir stratejik belirsizlik yaratmış durumda. Bu tedirginlik, Washington’daki müttefiklerin Trump’ın karşılıklı savunma yükümlülüklerine sadakati konusundaki şüpheleriyle daha da artıyor.
Üçüncü nükleer çağ
Atlantic Council’in Scowcroft Center direktörü ve eski Pentagon yetkilisi Matthew Kroenig, “Şu anda eğilim, nükleer cephaneliklerin azaltılması değil artırılması yönünde. 1990’lar ve 2000’lerden çok daha fazla Soğuk Savaş’a benzeyen üçüncü bir nükleer çağa giriyoruz" dedi. Kroenig’in de görev yaptığı ABD'nin stratejik duruşu üzerine iki partili kongre komisyonu, Çin’in silahlanması nedeniyle ABD’nin on yıllardır ilk kez nükleer cephaneliğini genişletmeyi düşünmesi gerektiğini 2023’te tavsiye etmişti. Trump, nükleer silahları azaltmak istediğini ancak ABD’nin rakipleri silahsızlanmadıkça bunun mümkün olmadığını söyledi. Geçen ay ayrıca nükleer testlerin yeniden başlatılması çağrısında bulundu.
