Akdeniz'den Aden Boğazı'na: Türkiye-İsrail deniz koridoru çekişmesi
AKDENİZ’DEN ADEN BOĞAZINA Türkiye-İsrail deniz koridoru çekişmesi
Rumlarla yapılan üs ve askeri teçhizat anlaşmaları ile Kıbrıs Adası’nın güneyi adeta “İsrail üssü” haline gelmiş durumda.
Orta Doğu, Akdeniz, Afrika ekseninde çok ciddi bir “ticaret koridoru çekişmesi” yaşanıyor.
Çekişmedeki başat aktörlerden biri İsrail; diğer tarafta ise Türkiye duruyor.
İsrail-Türkiye çekişmesinde Suriye “açık itişme alanı”. Tam bir yıl önce Esad’ı devirip, Şam’da kontrolü ele geçiren eski terör örgütü, şimdinin “makbul gücü” HTŞ ve lideri Colani/Ahmet El Şara üzerinde başlangıçta Türkiye’nin etkisi büyüktü. Ancak Colani uluslararası ilişkileri çabuk öğrenip, “güçlünün ve paralının” yönüne kaymaya başladı bile. Golan Tepeleri’ni sessiz sedasız İsrail’e teslim etmekle kalmayan Colani, Ankara’nın tüm itirazlarına rağmen, Fırat’ın doğusundaki PKK terör örgütü uzantısı PYD-YPG’ye adı konmamış özerklik için uzlaşma yoluna da girdi.
Üzerinde çekişme yaşanan deniz ticaret koridorunun Akdeniz ayağındaki önemli ülkeler Lübnan ve Mısır’da son birkaç haftada yaşananlar da kritik önemde; İsrail Lübnan’la deniz yetki anlaşması imzaladı, yine Ankara sadece anlaşmayı “kınamakla” kaldı.
Mısır’da ise, ülkenin içinde bulunduğu zor ekonomik şartları iyi kullanan İsrail, Kahire ile 35 milyar dolarlık dev doğalgaz anlaşması imzaladı. Böylece Mısır bölgedeki etkinlik savaşından büyük ölçüde silindi; Doğrudan İsrail cephesine -henüz- katılmamış olsa da, sesi soluğu kesildi.
İsrail, Türkiye’nin Akdeniz’deki “olağan rakipleri” Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi ile ilişkilerde de son 10 yılda- adeta bağıra bağıra- çok yol katetti. Rumlarla yapılan üs ve askeri teçhizat anlaşmaları ile Kıbrıs Adası’nın güneyi adeta “İsrail üssü” haline gelmiş durumda.
Yemen, BAE üzerinden etkisizleştiriliyor
Ticaret koridoruna hakim konumdaki Yemen’de ise önce İsrail-ABD-İngiltere ortaklığıyla İran etkisi büyük ölçüde kırıldı. Direnen son güç olan Husileri engel olmaktan çıkarmak için yeni plan Yemen’in yeniden bölünmesi gibi görünüyor. Bu oyunda başat aktör İsrail’in en büyük müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri.
Bölgede sadece İran’ın değil, kendi etkisinin de kırılacağını gören Suudi Arabistan Yemen’de yaşananlara itiraz ediyor gibi dursa da, ABD eliyle “ikna edilmesi” çok zor olmasa gerek.
Afrika oyunu Somaliland üzerinde oynanıyor
Deniz koridoru rekabetinin Afrika ayağı ise Somali-Somaliland üzerinde yoğunlaşıyor.
Türkiye’nin en geniş yüzölçümlü büyükelçiliğinin olduğu Somali, büyük çekişmede Ankara’nın yanında saf tutmuş durumda. İsrail’in buna karşı hamlesi ise Somali’den tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmiş olan Somaliland’ı resmen tanımak oldu. Eli kulağında; İsrail’in ardından ABD’nin de Somaliland’ı tanıması, burada askeri üs kurması an meselesi. Böylece İsrail-ABD ikilisi, hem Somali’nin hemen kuzeyinde kalan ve Çin’in kendi coğrafyası dışındaki ilk askeri üssüne ev sahipliği yapan Cibuti’yi etkisizleştirecek, hem de Akdeniz-Aden Körfezi deniz koridorunun kontrolünde müthiş bir etkinlik kurabilecek.
AK Parti hükümeti ise İsrail-ABD’nin ticaret koridoru çekişmesinde attığı adımlara karşı elinde kalan tek “potansiyel iş birliğine” yönelip, İran ile yakınlaşma yoluna girmiş görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaklaşan İran seyahatini bu açıdan okumak gerek.
Ancak bölgede iğneyle kuyu kazar gibi kurduğu “Şii hilali” yıkılmış, kendi bekasının peşine düşmüş İran’daki Molla rejimi ile işbirliği Türkiye’nin kırpılan bölgesel etkinliğini kurtarmakta ne ölçüde etkili olabilir? Kocaman bir soru işareti...