Almanya neden Çin’le ekonomik ilişkilerini sınırlamak istiyor?
Almanya, Çin ile ekonomik ilişkilerini yeniden değerlendiriyor ve korumacı önlemlere doğru yöneliyor. Almanya'nın imalat sektörü üretimi 2017'den bu yana yüzde 14 düştü ve sanayi sektörü 2019'dan bu yana istihdamın neredeyse yüzde 5'ini kaybetti.
Almanya, Çin ile ekonomik ilişkilerini yeniden değerlendiriyor ve korumacı önlemlere doğru yöneliyor. Almanya'nın imalat sektörü üretimi 2017'den bu yana yüzde 14 düştü ve sanayi sektörü 2019'dan bu yana istihdamın neredeyse yüzde 5'ini kaybetti.
Yirmi yıl boyunca Almanya ve Çin, küresel ticaretin patlamasından büyük fayda sağlayan bir çift oldu. Almanya, Çin’in dünyanın geri kalanına tüketim malları üretmesi için ihtiyaç duyduğu makineleri sağladı. Şimdi ise Çin’in Almanya’ya ihtiyacı kalmadı ve Almanya boşanmak istiyor.
Çinli rakiplerden korunmak istiyor
On yıllar sonra ilk kez, Alman şirketleri ve siyasetçileri, ülkeyi bir sanayi devi haline getiren sınırsız serbest ticareti sorguluyor. İmalatçılar, daha ucuz, daha hızlı ve giderek daha iyi hale gelen Çinli rakiplerden korunmak istiyor. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz geçen ay Berlin’in yerli çelik üreticilerini Çinli rakiplerden koruyacağını söyledi. Hükümeti, mobil veri ağlarında Çinli bileşenlere yönelik yasağı sıkılaştırdı ve kamu ihaleleri için “Avrupa’dan al” maddelerine destek sinyali verdi.
Merz’in yeni kurduğu Ulusal Güvenlik Konseyi, kasım ayındaki ilk toplantısında Çin’in bazı kritik minerallerdeki hakimiyetinin yarattığı stratejik riskleri ele aldı. Bir Alman yetkiliye göre konsey şu anda çeşitlendirme önlemleri üzerinde çalışıyor. Almanya’nın Çin’den uzaklaşması bir süredir şekilleniyordu. Düşük üretim maliyetleri, zayıf yuan ve devlet sübvansiyonlarının yardımıyla Çinli üreticiler, yakın zamana kadar Alman şirketlerinin hakim olduğu sektörlerde giderek lider konuma geliyor.
“Çin Avrupa’nın kalbine darbe vuruyor”
Ancak bu zamanlamada ABD Başkanı Donald Trump’ın da büyük payı var. Ekonomistler ve iş dünyası yöneticilerine göre kimyasallardan otomobil parçalarına kadar ucuz Çin mallarından oluşan bir dalga, ABD’nin yeni gümrük tarifeleri duvarına çarpıp geri döndükten sonra bu yıl Avrupa’ya akmaya başladı. Sonuç olarak, bir zamanlar ekonomik liberalizmin simgesi olan bir ülke, Alman siyasetçilerin ve yöneticilerin uzun süre yanlış yönlendirilmiş ya da daha da kötüsü “Fransız işi” olarak eleştirdiği gümrük vergileri, düzenleyici engeller ve diğer korumacı önlemlere ısınmaya başladı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Çin gezisinin ardından Fransız gazetesi Les Echos’a verdiği demeçte, “Almanya hareketleniyor ve kendisini de etkileyen dengesizliklerin farkına varıyor. Çin, Avrupa’nın sanayi ve inovasyon modelinin kalbine darbe vuruyor” dedi. Avrupa’nın en etkili serbest ticaret savunucusunun sesinin kısılması, küresel ekonominin ABD ile Çin arasındaki büyük güç rekabeti ve Batı’da yükselen popülist güçlerin öncülük ettiği küreselleşme karşıtı tepki karşısında nasıl parçalandığını gösteriyor.
Haksız rekabet suçlaması
Almanya’nın yön değişimi henüz ekonomisinin ve devletinin her köşesine ulaşmış değil. Bir şirketin Çin’e maruziyeti ne kadar büyükse, rotayı tersine çevirmesi de o kadar zor oluyor. Bazı otomobil üreticileri ve kimya şirketleri hala ülkede büyük yatırımlar yapıyor. Alman siyasetçileri de müttefiklerin Çin’i kimi zaman karşıya alıp kimi zaman yatıştırmaları arasında gidip gelmesini yakından izliyor.