Antik Çağda Bilimin Merkezi: İskenderiye Kütüphanesi
İskenderiye Kütüphanesi, Antik dönemin en ünlü ve büyük kütüphanesidir. Matematik, astronomi, tıp, felsefe, coğrafya ve daha birçok alanda yazılmış eserlere ev sahipliği yapan kütüphanenin ortadan nasıl kaybolduğu bilinmemektedir.
Kütüphanecilik tarihi, insanların kültür ve medeniyeti ile iç içe ve onun kadar eskidir. İnsanlar yerleşik düzene geçip yazıyı bulduktan sonra düşündüklerini, öğrendiklerini ve bildiklerini taşlara, ağaç kabuklarına, yapraklara, madenlere ve milattan önce 2. yüzyılda kâğıdın icadıyla da kağıtlara yazmaya başlamışlardır. Zamanla öğrenilen ve keşfedilen bilgileri korumak, artırmak, paylaşmak ve gelecek nesillere aktarmak için bu yazılar bir araya getirilmiş ve kütüphanecilik kültürü oluşmuştur. Tarihte önemli bir yer tutan İskenderiye Kütüphanesi, döneminin en büyük bilgi ve kültür merkezidir.

İskenderiye Nasıl Bilimin Merkezi Haline Geldi?
Antik dönemin sonlarında yani milattan önce 331 yılında, Büyük İskender Mısır’ı fethederek İskenderiye şehrini kurmuştur. Tarihi kaynaklara göre milattan önce 323 yılında Büyük İskender’in ölümünden sonra kurduğu imparatorluk hızla parçalanmış ve generaller arasında yirmi yıl kadar süren savaşlar neticesinde paylaşılmıştır. Bu generallerden her biri kral unvanı alarak imparatorluğun bir kısmına hakim olurken General Ptolemaios I.Soter (Ptolemy) Mısır’ın kralı olmuştur. Ancak Ptolemaios, ülkesinin sınırlarını genişletmekten çok bilim ve edebiyata önem vermiştir. Tarihi kaynaklara göre o devirdeki kitapları ya satın almış ya da zorla el koyarak büyük koleksiyonlar oluşturmuştur. Bu koleksiyonlar sayesinde İskenderiye, zamanla bilim insanlarının odak noktası olarak bilimsel alanda büyüyerek gelişmiş ve bunun devamında her yönüyle gelişip devrin en meşhur merkezi haline gelmiştir.

Mısır'ın Makedon kralı Ptolemy, komşu Libya ve Arap bölgeleriyle birlikte Mısır'ın satrapı olmuş ve Nil bölgesinin coğrafi izolasyonundan yararlanarak burayı büyük bir Helenistik güç haline getirmiştir.
İskenderiye Kütüphanesi Neden Önemli?
Dünyanın en eski kütüphanelerinden biri olan İskenderiye Kütüphanesi, kral sarayına bitişik bir bina olarak inşa edilmiştir. Mısır kralları; âlimlere, bilim insanlarına, filozoflara ve sanatkârlara yarayabilecek her türlü imkanı burada toplamıştır. Kütüphanede yüzbinlerce el yazması kitabı kapsayan bir kitaplık bulunduğu rivayet edilir. Buranın baş memuruna, bulduğu her eseri alma yetkisi verilmiştir. Mısır'a giren her kitabın doğruca bu kütüphaneye götürülüp hemen bir kopyası yazılarak sahibine verilmesi ve kitabın aslının kütüphanede kalması emredilmiştir. Böylece o zamana kadar dağınık halde bulunan birçok yazarın eserinin de bir araya toplanması sağlanmıştır.
Bunca kitabın yanı sıra kütüphane, çeşitli memleketlerin bitkilerini ve hayvanlarını bir araya toplayan bir bahçeye de sahiptir. Burada bu bitki ve hayvanların hayatını devam ettirebilecek şartlar sağlanmış ve bunlarla daima yakından meşgul olacak özel bakıcılar görevlendirilmiştir.
Kütüphanenin yakınlarında bilginlerin yaşaması için bir alan da oluşturulmuştur. Burada yaşayan bilginler, dersler ve konferanslar vermekle sorumlu olmuşlardır. Bu derslere devam eden öğrencilerin sayısının on dört bini geçtiği söylenir. Bu öğrencilere felsefe, tıp, kimya, astronomi, yer-uzay bilimleri, fizik, biyoloji, matematik, hukuk dersleri gösterilmiştir. Böylece İskenderiye Kütüphanesi bugünkü manasıyla hem bir kütüphane hem akademi hem de yüksek eğitim veren bir kurum olmuştur. Bu yüzden İskenderiye, zamanla ilim âleminin merkezi haline gelip sanatkâr ve bilgin şehri haline gelmiştir. Tarihçilere göre büyük bir kütüphane olan İskenderiye kütüphanesinin yetiştirdiği büyük alimler içinde Kraliçe Kleopatra da vardır. İskenderiye kütüphanesi dünyanın tanıdığı ilk kütüphane değildi. Yazının neredeyse icat edildiği andan itibaren toplanması ve korunması için girişimlerde bulunulmuştu. Örneğin Mezopotamyalılar bir dizi kraliyet kütüphanesi kurmuştu; Mısırlı rahipler, parşömenler veya tabletler üzerine yazılmış büyük diplomatik yazışma arşivlerini yönetmişlerdi; Asur Kralı Asurbanipal ise, aralarında dünyanın bilinen en eski edebiyat eseri olan Gılgamış Destanı'nın da bulunduğu, pişmiş kil üzerine yazılmış büyük bir eser koleksiyonunu muhafaza etmişti. Ancak hiçbir şey İskenderiye'nin hedefine yaklaşamadı. Şu anda batı dünyasının en etkili figürleri arasında yer alan Aristoteles'in öğrencileri tarafından tasarlanan bu felsefe, felsefi ve entelektüel saflığı, kasıntılı emperyal güçle birleştirdi. Atina Lisesi'nin ve onun özel kütüphanesinin mütevazı modeli devasa bir ölçekte yeniden hayal edildi: Sanki İskender'in hükümdarlığı döneminde "daha fazla dünya" için doymak bilmeyen arayışın yerini aynı derecede acil bilgi arayışı almış gibi. Ancak her iki durumda da hedefler açıktı: prestij ve güç. İnsanlığın entelektüel başkenti olan İskenderiye, dünyadaki tüm şehirlerin üzerinde gururla ayakta durabilir.

