Bir şehrin olgunluğu kriz anında belli olur: Kocaeli
Bir şehrin olgunluğu kriz anında belli olur: Kocaeli
Bazen bir basın toplantısı yalnızca soruların sorulduğu bir buluşma olmaz. Bazen o toplantılar, bir şehre ayna tutulduğu anlara dönüşür. Sorular sorulur, cevaplar verilir ama aslında görünen şudur: Bir kentin refleksi, kurumsal olgunluğu ve kriz anındaki duruşu.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen basın toplantısında Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın’ın, verdiği yanıtlar da tam olarak böyle bir ayna tuttu. Günlerdir kamuoyunda konuşulan başlıklar, söylentiler ve tartışmalar; masa başında değil, sahadaki veriler ve teknik süreçler üzerinden ele alındı. O gün verilen cevaplar, yalnızca sorulara yanıt olmakla kalmadı; Kocaeli’nin nasıl bir şehir aklıyla yönetildiğine de ışık tuttu.
Bazı şehirler vardır; günlük rutinde kendini çok belli etmez ama zor anlar geldiğinde gerçek kimliğini ortaya koyar. Kocaeli de tam olarak böyle bir şehir. Sanayisiyle, üretim gücüyle, istihdam kapasitesiyle anılır; ancak son yaşananlar bir gerçeği daha net biçimde gösterdi: Kocaeli aynı zamanda kriz yönetimini bilen, kurumlarını konuşturabilen ve sağduyuyu elden bırakmayan bir kenttir.
Gebze’de yaşanan bina çökmesi, yalnızca bir yapı sorunu değil; şehir güvenliği, kamu refleksi ve kurumsal sorumluluk açısından da önemli bir sınavdı. Böylesi anlarda şehirlerin iki yolu vardır: Ya aceleyle konuşur ya da sessizce çalışır. Kocaeli ikinci yolu tercih etti. Önce sahaya inildi, ardından ölçümler yapıldı, riskler belirlendi ve süreç adım adım yönetildi.
Bir bölgede 1200 binanın taranması, meselenin ne kadar ciddiye alındığının açık bir göstergesi. Bu çalışma, “sorun var mı yok mu” sorusunun ötesinde, “en küçük ihtimali bile göz ardı etmeyelim” anlayışının sahaya yansımasıdır. Hasar ve risk kavramlarının birbirinden ayrılması, teknik bakışın ne kadar yerleşik olduğunu gösterdi. Çünkü bir binada gözle görülür bir hasar olmaması, her zaman güvenli olduğu anlamına gelmez. Kocaeli’nde bu ayrım net biçimde yapıldı.
Bu süreçte dikkat çeken en önemli unsurlardan biri de kurumlar arası uyumdu. Üniversitelerden gelen akademik katkılar, teknik ekiplerin sahadaki çalışmaları ve merkezi kurumlarla kurulan eşgüdüm, kararların tek bir merkezden değil ortak akılla alınmasını sağladı. Yetki karmaşasına düşmeden, bilgi kirliliğine kapılmadan ilerleyen bu süreç, Kocaeli’nin güçlü bir kurumsal hafızaya sahip olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Dilovası’nda yaşanan yangın faciası da benzer bir bakış açısıyla ele alındı. Olay, duygusal tepkilerle değil; hukuki ve teknik süreçlerin doğal akışı içinde değerlendirildi. İmzaların sorumluluğu, denetim mekanizmalarının işleyişi ve zincirleme süreçler titizlikle ele alındı. Bu yaklaşım, Kocaeli’nde kamu görevlerinin birer formalite değil, ciddi sorumluluk alanları olduğunu gösteriyor.
Kocaeli büyük bir sanayi kenti. Bu durum beraberinde riskleri de getiriyor. Ancak bu riskler, plansızlıkla değil; öngörüyle ve hazırlıkla yönetiliyor. Yapı güvenliğinden altyapı yatırımlarına, ulaşım projelerinden afet yönetimine kadar pek çok alanda uzun vadeli bir bakış açısı hâkim. Kriz anlarında paniğe kapılmak yerine, daha önce yapılmış planların devreye alınması bu yüzden mümkün oluyor.
Ulaşım yatırımları da bu yaklaşımın önemli bir parçası. Kocaeli metrosu zaman zaman “neden uzun sürüyor” sorularıyla gündeme geliyor. Oysa büyük ve derin mühendislik gerektiren projelerde hızdan çok sağlamlık konuşulmalı. Tarihten gelen güzel bir örnek vardır: Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni yedi yılda tamamlamıştır. O dönemde bu süre de eleştirilmiş, bekleyiş ses getirmiştir. Ancak aradan geçen yüzyıllar, bu sabrın ne kadar kıymetli olduğunu göstermiştir. Süleymaniye hâlâ ayakta; çünkü acele edilmemiştir.
Bugün yapılan büyük altyapı projeleri de benzer bir anlayışla ele alındığında anlam kazanır. Metro gibi yatırımlar, yalnızca bugünü değil, onlarca yılı düşünerek planlanır. Kocaeli’nde yürütülen çalışmalar, “bir an önce bitsin” anlayışından ziyade, “sağlam olsun, uzun yıllar güvenle kullanılsın” yaklaşımıyla ilerliyor.
Belki de tüm bu sürecin bize söylediği en önemli şey şudur; Bir şehrin gerçek gücü, sadece sahip olduğu projelerde değil; o projeleri hangi akılla, hangi sabırla ve hangi sorumlulukla hayata geçirdiğinde gizlidir.
Kocaeli, seslerin yükseldiği anlarda bile aklı sakin tutabilen; duygunun ağır bastığı zamanlarda bile veriye yaslanabilen bir şehir olduğunu bir kez daha gösterdi. Kurumları konuşan, bilimi dikkate alan ve hukukun sınırlarını koruyan bu yaklaşım, kente duyulan güveni de güçlendiriyor.
Bu yüzden Kocaeli, yalnızca üretimin ve emeğin değil; aynı zamanda sağduyunun, sabrın ve şehir aklının da adıdır.