Yaklaşık 80 milyon yıl önce, bugünkü Amerika Birleşik Devletleri'nin doğu kıyılarındaki bataklıklarda, bir dinozoru kuru bir dal parçası gibi ikiye bölebilecek güçte devasa bir yırtıcı hüküm sürüyordu. Okul otobüsü büyüklüğündeki bu “dehşet timsahı”, o dönem kıyı bölgelerinin tartışmasız tek hakimiydi.

Uzun yıllar süren bilimsel çalışmaların ardından, bu tarih öncesi kabus artık somut bir yüze kavuştu. Georgia’daki Tellus Bilim Müzesi, “Deinosuchus schwimmeri” türünün Dünya’daki ilk akademik olarak doğru ve tam ölçekli kopyasını ziyarete açtı. Yaklaşık 10 metrelik bu dev iskelet, ziyaretçilere bir zamanlar Tyrannosaurus rex’ten bile daha güçlü bir ısırma kuvvetine sahip olan bu canlıyla göz göze gelme fırsatı sunuyor.

Bu devasa kopya sadece bir müze sergisi değil, aynı zamanda hayatını bu türe adayan bir bilim insanına saygı duruşu niteliği taşıyor. İsmini 2020 yılında, Columbus Eyalet Üniversitesi’nden Profesör Dr. David Schwimmer'dan alan bu tür, profesörün 40 yıl boyunca çamurlu arazilerde fosilleşmiş dişler ve deri zırhların peşinde koşmasının bir meyvesi olarak ortaya çıktı. Schwimmer, kemiklerin hikayenin sadece bir kısmını anlattığını, ancak bu tarz tam boy kopyaların o canlının ne kadar dinamik ve etkileyici olduğunu anlamak için gerçek bir rehber haline geldiğini belirtiyor.

Dinozor avcısı dev çeneler

Deinosuchus, besin zincirinin en tepesinde kendine özgü bir yere sahipti. Sadece sudaki avlarla yetinmeyip dev dinozorları da avlayabilen bu canlının çeneleri, “muz büyüklüğünde” küt dişlerle doluydu. Bu özel diş yapısı, dev deniz kaplumbağalarının kalın kabuklarını ve dinozorların sert kemiklerini parçalamak için evrimleşti. Canlının dış görünüşündeki en tuhaf detay ise burnunun ucundaki iki gizemli delikti. Günümüzdeki timsahlardan tamamen farklı olan bu anatomik yapı, bilim dünyası için hala çözülmeyi bekleyen bir sır olarak kalıyor.

Böyle bir kopyayı ortaya çıkarmak ise iki yıl süren oldukça yorucu bir çalışma gerektirdi. Ekip, fosil kayıtlarının yüksek çözünürlüklü 3D taramalarını kullanarak canlının karmaşık iskelet yapısını ve deri zırhını dijital ortamda yeniden bir araya getirdi. İlginç olan ise, bu modelleme için kullanılan fosillerin çoğunun Georgia’daki yerel bölgelerde bulunmasıydı. Müze yetkilileri, bir canlının 10 metre uzunluğunda olduğunu söylemenin yeterli olmadığını, insanın onunla yan yana geldiğinde hissettiği o muazzam ölçeğin ancak bu tarz sergilerle anlaşılabileceğini vurguluyor.