Ertuğrul Özkök'e itirazım var: Brigitte Bardot deniz kabuğundan çıktı... Botticelli tablosu bu işin neresinde
Ertuğrul Özkök, Brigitte Bardot üzerine uzun bir yazı yazmış. İyi niyetler yazılan, bir efsaneye veda yazısı... Ama kullandığı dil fazlasıyla tanıdık...
Bir kadın efsane yine bedeniyle anılıyor.
Yazının başlığı: "Çıplaklığıyla hatırladığımız “Ve Allah Kadını Yarattı” filminin şu “giyinik repliklerini biliyor musunuz"
Bardot, bu yazıda özgürleşmiyor; yeniden çerçeveleniyor.
Oysa Brigitte Bardot bir çerçeveden çok daha fazlası, deyim yerindeyse bir tablo…
Bardot’nun güzelliği, Ertuğrul Özkök’ün tarif ettiği gibi “bikiniyi kalçalarında günah, göğüslerinde masumiyet taşıyan” bir estetik değil.

Özkök’ün cümlesi, niyetine tam zıt bir yönde ilerliyor ve kadını yüceltmek yerine parçalıyor. Gövdeyi ahlak haritasına çeviriyor. Ve bu maalesef erkek bakışının eski bir refleksi…
Oysa Batı estetik tarihinde güzellik böyle okunmaz.
Onu görmek için Botticelli’nin ‘The Birth of Venus’ tablosuna bakmak gerekiyor:
Bardot ile Venüs’ün benzerliğini siz de göreceksiniz…
BOTTICELLI’NİN VENÜS’Ü
Venüs’ün Doğuşu (The Birth of Venus) tarih boyunca Rönesans’ın en yanlış anlaşılan tablolarından biri oldu.

Venüs’ün Doğuşu (The Birth of Venus)
O tabloda ‘çıplak güzel kadın’ olmadığı, deniz kabuğundan çıkan bir varoluş anı…
Utanç, şehvet ya da günah yok o tabloda…
Çünkü Venüs estetiğin başlangıç noktası olarak görülür…
Sandro Botticelli, Venüs’ü seyirlik bir beden olarak değil, dünyaya gelen bir fikir olarak resmeder: Güzelliğin, düzeni sarsan bir doğa olayı olduğunu söyler.
Brigitte Bardot, Venüs’ün kızlarından biridir.
Güzelliği oradan gelir…
BARDOT’NUN GÜZELLİĞİ DÜZEN BOZDU
Özkök gibi eril bakışın (male gaze*) savunduğu fikrin aksine Bardot’nun farkı seksi olması değildir.
O, Batı’nın güzelliği kutsal–günah ikiliğinden ayırdığı ilk büyük figürlerden biridir.

