Fransa’da kriz, Avrupa’da çatlak: Türkiye için ne demek?
Paris’teki siyasi kriz, Fransa ve Almanya’nın ekonomik ve siyasi kırılganlıklarıyla birleşince Avrupa genelinde belirsizliği artırıyor. Bu durum, Türkiye için hem risk hem de stratejik fırsatlar yaratıyor.
Paris’teki siyasi kriz, Fransa ve Almanya’nın ekonomik ve siyasi kırılganlıklarıyla birleşince Avrupa genelinde belirsizliği artırıyor. Bu durum, Türkiye için hem risk hem de stratejik fırsatlar yaratıyor.
27 Ağustos 2025, 11:26
Fransa Başbakanı François Bayrou
Paris’te patlak veren siyasi kriz, yalnızca Fransa’nın iç meselesi değil, Avrupa’nın ve Türkiye’nin geleceğini de yakından ilgilendiriyor.
Başbakan François Bayrou’nun 25 Ağustos’ta açıkladığı güven oylaması kararı, iki yıl içinde üçüncü kez başbakanın devrilme ihtimalini gündeme getirdi.
Siyasi belirsizlik, finansal piyasalara da anında yansıdı: Fransız 10 yıllık tahvil faizleri, Alman Bund’larına kıyasla 0,69’dan 0,73’e sıçradı. Banka hisseleri ortalama yüzde 6 değer kaybetti. Bu tablo, Avrupa’nın unuttuğu bir gerçeği yeniden hatırlatıyor: kıtanın iki ana motoru Fransa ve Almanya teklemeye başladığında, bütün Avrupa sallanıyor.
Avrupa motorunun arızası
Fransa 2024’te yüzde 1,1 büyüme kaydetti; Paris Olimpiyatları hizmet sektörüne ve tüketime geçici canlılık kattı. Ancak IMF’ye göre 2025’te büyüme yüzde 0,6’ya, 2026’da ise yüzde 1 civarında sınırlı toparlanmaya inecek. Kamu borcu GSYH’nın yüzde 116’sına ulaşmış durumda; 2026’da yüzde 118’in üzerine çıkması bekleniyor. İşsizlik yüzde 7,6 seviyesinde, genç işsizliği ise yüzde 17’yi aşmış durumda. Cari işlemler açığında bu yıl yüzde 5,4 hedefleniyor. Fransız ekonomisinin kırılganlığını artıran bu göstergeler, ülkeyi piyasaların gözünde “Avrupa’nın yeni hasta adamı” haline getiriyor.
Almanya da farklı bir durumda değil. 2024’te ekonomi yüzde 0,2 daraldı. 2025’in ikinci çeyreğinde yüzde 0,3 küçülerek resesyona girdi. Sanayi üretimi 2018’e kıyasla yüzde 9 gerilemiş durumda. Enerji maliyetleri sürekli yükseliyor, rekabet gücü azalıyor ABD ve Çin karşısında. Kamu borcunun GSYH’ya oranı yüzde 62,5; 2026’da yüzde 64,7’ye çıkması bekleniyor.
Uzun yıllar “dünya ihracat şampiyonu” olan Almanya, şimdi Çin’in rekabeti ve enerji krizinin mirasıyla ciddi sarsılmış halde.
Euro Bölgesi genelinde de tablo farklı değil. Avrupa Merkez Bankası, durgunluğu aşmak için 2024 sonundan bu yana faizleri dört kez indirerek yüzde 2,75’e çekti. Ancak parasal genişleme dahi büyümeyi tetikleyemiyor.
Kısacası, Avrupa motorunun iki kanadı da arıza veriyor.
Macron sonrası dönem ve Le Pen’in gölgesi
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un popülaritesi hızla düşüyor. Onay oranı yüzde 21–27 aralığında; memnuniyetsizlik yüzde 70’lere varıyor. Reform vaatleri rafa kalkmış durumda.
Dahası, anayasal sınır nedeniyle 2027’de üçüncü kez aday olamayacak. Kalan iki yılı, “küçük Napolyon” için devrimci projelerden çok mirasını koruma mücadelesi olacak. İşçiler fırsat buldukça grevden geri durmayacak.
