Güvenlik vizyonları çarpışıyor: Trump-Netanyahu görüşmesinden ne çıktı?
İsrail'in ateşkes ve bölgesel krizleri durdurmaya yönelik çabaların tam tersi bir tutum sergilemeyi tercih ettiğini görüyoruz. Oysa Trump tarafından Orta Doğu’da barışı muhafaza etme kararlılığı Mar-a-Lago'daki toplantıda bir kez daha ifade edildi.
Beykoz Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Bonn Üniversitesi İleri Güvenlik, Strateji ve Entegrasyon Çalışmaları Merkezi (CASSIS) Kıdemli Uzmanı Prof. Dr. Aylin Ünver Noi, 29 Aralık’ta ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında gerçekleşen görüşmeyi ve görüşmenin çıktılarını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Kasım 2025'te Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi'ni ilan etti. Bu belgede her ülke, bölge, konu veya dava ne kadar değerli olursa olsun Amerikan stratejisinin odak noktası olamayacağı ve dış politikanın amacının temelini ABD'nin ulusal çıkarlarının korunması olduğu açıkça ifade edildi. Belge ayrıca Amerikan halkının ulusal çıkarlarla hiçbir bağlantısı olmadığını düşündüğü küresel yükleri sonsuza dek üstlenmeye olan istekliliğin büyük ölçüde önceki ABD yönetimleri tarafından yanlış hesaplandığını söylüyor. Bu bağlamda, ABD'nin aynı anda devasa bir refah devleti, düzenleme ve yönetim sistemini, devasa bir askeri, diplomatik, istihbarat ve dış yardım kompleksini finanse etme yeteneğinin abartıldığını belirterek aslında ABD’nin gücünün sınırlarının olduğunu bu şekilde tüm dünyaya özellikle de müttefiklerine duyurdu.
📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Belgede ABD'nin temel dış politika çıkarlarında öncelik Batı Yarımküre'ye verilmiş gözüküyor. Belge; Güney Amerika ülkeleri, Kanada, Panama, Grönland ve Arktik bölgesini de kapsayan bölgede ABD karşıtı olan yönetimlerde rejim değişikliğini destekleyerek ya da bu yarımküredeki ülkelerin bazılarını tamamen ABD’nin bir eyaleti ve parçası haline getirerek güvenliğini sağlamayı amaçlıyor. Bu yaklaşımla ABD’yi düzensiz göç, uyuşturucu gibi çeşitli tehditlerden koruyabileceğine inanıyor. Tabii aynı zamanda bölgede yer alan nadir toprak elementleri, enerji kaynakları gibi önemli varlıklarla kritik tedarik zincirlerini destekleyen kanallar ve deniz yollarında seyrüsefer özgürlüğünü korumaya yönelik anlayış bu yaklaşımı tamamlıyor. Bir de bu yaklaşımın ABD'ye karşı olan ülkelerin istihbarat sağlamasını önleme, bu bölgede ABD’ye tehdit olabilecek askeri konuşlanma ve askeri varlığının önüne geçme ve hibrit tehditleri bertaraf etme gibi yönleri de var. ABD'nin 1823'te dönemin ABD Başkanı James Monroe tarafından Avrupalı emperyal güçlerin batı yarımküre dışında tutmaya yönelik stratejisi olan Monroe Doktrini'nin Donald Trump versiyonunu bugün uygulama niyetinde olduğunu ifade eden bu anlayış ister istemez ABD'nin müttefiki olan ülkelerle ilişkilerini nasıl etkileyecek sorusunu sormamıza neden oluyor.