İş dünyası yeni dünya düzenine hazır mı?
Jeopolitik sarsıntıların, iklim krizinin ve teknolojik devrimlerin yeniden tanımladığı bir dünyada, iş dünyası da köklü bir dönüşümün eşiğinde. Artık yalnızca kâr değil; sürdürülebilirlik, stratejik sezgi ve küresel etki gücü ön planda. Türk şirketleri bu yeni düzende sadece ayakta kalmayı değil, oyunun kurallarını yazmayı hedeflemeli.
Jeopolitik sarsıntıların, iklim krizinin ve teknolojik devrimlerin yeniden tanımladığı bir dünyada, iş dünyası da köklü bir dönüşümün eşiğinde. Artık yalnızca kâr değil; sürdürülebilirlik, stratejik sezgi ve küresel etki gücü ön planda. Türk şirketleri bu yeni düzende sadece ayakta kalmayı değil, oyunun kurallarını yazmayı hedeflemeli.
Dünyanın ayarları değişiyor.
Jeopolitik fay hatları kırılıyor, küresel kurumlar zayıflıyor, iklim krizi derinleşiyor ve yapay zekâ öncülüğünde bir teknoloji savaşı dünya düzenini yeniden şekillendiriyor. Eski güç merkezleri sarsılırken, yeni oyun kurucular sessiz ama kararlı biçimde sahneye çıkıyor.
Bu derin dönüşümün en çok etkilediği alanlardan biri hiç şüphesiz: iş dünyası.
Artık yalnızca bilanço okuyan değil; jeopolitik riskleri analiz eden, iklim politikalarını içselleştiren, yapay zekâ tehditlerini ve fırsatlarını yöneten bir iş dünyası aktörüne ihtiyaç var.
Peki, Türk iş dünyası bu dönüşüme ne kadar hazır?
Başarı artık sadece kârla ölçülmüyor
Yeni dünya düzeninde başarılı şirketler:
• Stratejik esneklikle küresel pazarlara uyum sağlayabilen,
• Tedarik zincirlerine katma değerle entegre olabilen,
• Yeşil ve dijital dönüşümü yerli kabiliyetle yöneten,
• Sosyal etki yaratan ve sürdürülebilirliği sahiplenen yapılar hâline dönüşüyor.
Türkiye gibi jeopolitik olarak merkezî, genç ve dinamik nüfusa sahip ülkeler için bu dönüşüm bir tercih değil, varoluşsal bir zorunluluk.
Güncel verilerle gerçekler
• Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Küresel Riskler Raporu’na göre, en büyük beş riskin dördü çevresel: aşırı hava olayları, biyolojik çeşitlilik kaybı, doğal kaynak krizleri ve iklim değişikliğiyle mücadelede başarısızlık.
Şirketlerin çevresel sorumluluğun ötesine geçerek varoluşsal strateji üretmesi gerekiyor.
• Türkiye’nin 2024 yılı itibarıyla ihracatının %49’u AB ülkelerine yapılmakta.
AB’nin Yeşil Mutabakatı kapsamında karbon vergilendirmesi 2026’da devreye girecek. Bu da Türk şirketleri için “karbon ayak izine göre fiyatlanan” bir ticaret düzenine geçiş anlamına geliyor.
PwC’nin 2024 CEO Anketi’ne göre, Türkiye’de CEO’ların %72’si şirketlerinin bugünkü yapısıyla 5 yıl içinde rekabetçi kalamayacağını düşünüyor.
Yani şirketler de dönüşümün kaçınılmaz olduğunu görüyor, ancak harekete geçmekte geç kalabiliyor.
Uyum sağlamak yetmez, yön vermek gerek
1. Jeopolitik sezgi geliştirmek
Artık ticaret yalnızca lojistik ve üretim zinciri değil. Enerji krizleri, savaşlar, yaptırımlar ve düzenleyici dönüşümler, şirketleri doğrudan etkiliyor.
İş dünyası liderlerinin jeopolitik okuryazarlığı, “olursa iyi olur” değil, “olmazsa olmaz” hâline geldi.