İş dünyasında istihbarat çağı: CEO’lar için kaçınılmaz yeni sorumluluk
İstihbarat artık James Bond filmlerindeki gizli operasyonlardan ibaret değil; belirsizlik çağında şirketlerin ayakta kalmasını sağlayan stratejik bir okuma becerisine dönüştü. Jeopolitik risklerden iç tehditlere kadar uzanan bu yeni gerçeklikte, CEO’lar için istihbarat erken fark etmek, bilgiyi korumak ve doğru karar almak anlamına geliyor.
İstihbarat artık James Bond filmlerindeki gizli operasyonlardan ibaret değil; belirsizlik çağında şirketlerin ayakta kalmasını sağlayan stratejik bir okuma becerisine dönüştü. Jeopolitik risklerden iç tehditlere kadar uzanan bu yeni gerçeklikte, CEO’lar için istihbarat erken fark etmek, bilgiyi korumak ve doğru karar almak anlamına geliyor.
İstihbarat deyince çoğu insanın zihninde hâlâ aynı sahneler canlanıyor: casuslar, gizli operasyonlar, James Bond filmleri…
Oysa yıllar içinde şunu çok net gördüm: Gerçek hayat ne o kadar romantik ne de o kadar gizli. Aksine, çok daha sade, çok daha görünür ve çok daha sert.
Bugün istihbarat, sadece devletlerin değil, iş dünyasının da yaşamsal meselesi. Üstelik bu, teorik bir tespit değil; birebir yaşanmışlıkların süzgecinden geçen bir gerçek. Çünkü artık şirketlerin kaderini belirleyen şey, ne kadar büyük oldukları değil; riskleri ne kadar erken fark edebildikleri.
Belirsizlik çağında yönetmek
Son yıllarda farklı coğrafyalarda, farklı sektörlerde, farklı masalarda aynı cümleyi tekrar tekrar duydum:
“Bunu öngöremedik, hazırlıksız yakalandık.”
Risklerin hızla arttığı, iş planlarının sürekli revize edildiği bir dünyadayız. Jeopolitik belirsizlikler artık sadece devletleri değil; ticareti, yatırımı, finansmanı ve şirket değerlemelerini doğrudan etkiliyor. Bir sabah uyanıyorsunuz, sınırlar kapanmış. Ertesi gün tedarik zinciri kopmuş. Bir hafta sonra yaptırım gelmiş, bir ay sonra regülasyon değişmiş.
Bu ortamda şirketler için en büyük tehdit çoğu zaman rakipler değil; öngörü be istihbarat eksikliği. İşte bu yüzden istihbarat, fark edilmeden ama kararlı biçimde CEO’ların ve yönetim kurullarının masasına girdi. Girmek zorunda kaldı.
İstihbarat gizli bilgi değil, doğru okumadır
Şunu özellikle vurgulamak isterim:
İş dünyasında istihbarat; gizli belge çalmak, etik dışı yöntemlere başvurmak ya da “arka kapı bilgisi” kovalamak değildir. Benim anladığım ve savunduğum istihbarat, herkesin erişebildiği bilgiyi, herkesin göremediği şekilde okuyabilme becerisidir.
Yıllar içinde çalıştığım ya da danışmanlık verdiğim güçlü şirketlerin ortak bir refleks geliştirdiğini gördüm. Sadece bilançoya ya da satış rakamlarına bakmıyorlar.
Şunları da sürekli izliyorlar:
• Regülasyon taslaklarının satır aralarını
• Siyasi söylemlerdeki küçük ama anlamlı ton değişimlerini
• Medya ve kamuoyu algısının hangi yöne kaydığını
• Rakiplerin yatırım, ortaklık ve üst düzey atama hamlelerini
• Paris’te, Londra’da, İstanbul’da, New York’ta kulislerde dolaşan havayı
Bunların hiçbiri gizli değil. Ama herkes bakarken, az kişi gerçekten görüyor.
Jeopolitik risk artık herkesin sorunu
Eskiden jeopolitik risk denince akla enerji şirketleri ya da savunma sanayii gelirdi. Bugün ise neredeyse her sektör bu risklerin doğrudan hedefi. Bir bölgesel kriz, sadece petrol fiyatını değil; finansmana erişimi, sigorta maliyetlerini, navlun fiyatlarını ve yatırım iştahını aynı anda vurabiliyor.