İran’da yaşananlar nükleer silah isteyen ülkeleri caydırır mı?
ABD’nin İran’a yönelik saldırısı, nükleer silahlara sahip olmanın caydırıcılığını bir kez daha gündeme getirdi. Bazı uzmanlara göre bu saldırı, nükleer silah edinmenin değil edinmemenin riskli olduğu mesajını verebilir.
ABD’nin İran’a yönelik saldırısı, nükleer silahlara sahip olmanın caydırıcılığını bir kez daha gündeme getirdi. Bazı uzmanlara göre bu saldırı, nükleer silah edinmenin değil edinmemenin riskli olduğu mesajını verebilir.
25 Haziran 2025, 10:01
Yaklaşık yirmi yıldır hiçbir ülke nükleer silaha sahip devletler kulübüne girmedi. ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta sonu İran’daki üç nükleer tesise düzenlediği bombalı saldırıyla bu kapıyı kapalı tutmaya kararlı olduğunu gösterdi. Trump’ın bu önleyici saldırısının amacına ulaşıp ulaşamayacağını, saldırının hemen ardından gelen kırılgan ateşkes sürecinde öngörmek zor. Ancak şimdiden, İran’ın ve diğer ülkelerin Beyaz Saray’ın umduğunun aksine bir sonuca varmasından duyulan korkular artıyor: Nükleer bir bombaya sahip olmanın tehditlerle dolu bu dünyada tek gerçek koruma olduğu fikri.
Kuzey Kore böyle bir şeyle hiç karşılaşmadı
Nükleer silaha son sahip olan ülke Kuzey Kore, bu tür bir saldırıyla hiç karşılaşmadı. Yıllarca nükleer programını sona erdirme çağrılarına karşı direndikten sonra artık büyük ölçüde dokunulmaz kabul ediliyor. Trump, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’la dostane bir şekilde mektuplaştı ve onunla iki kez sonuçsuz zirveler gerçekleştirdi. İran konusunda ise Trump, liderlerine yönelik diplomatik bir açılımın hemen ardından sadece birkaç hafta içinde B-2 bombardıman uçaklarını devreye soktu.
ABD eski Başkanı Barack Obama yönetimi döneminde İran’la müzakereler yürütmüş olan silah kontrol uzmanı Robert J. Einhorn, “Geçen haftaki olaylardan sonra İran’ın küçük bir nükleer cephanelik edinme riskinin önceye kıyasla daha yüksek olduğunu” söyledi. Einhorn, “Muhtemelen nükleer eşikten geçilmesi gerektiğini savunan birçok şahin figür şu anda bu argümanı daha güçlü dile getiriyor" dedi.
ABD, Rusya, Çin giderek daha güvenilmez görülüyor
Einhorn, İran’ın bombaya ulaşmak için kararlı bir hamle yapması durumunda bile bunun önünde büyük engeller olduğunu belirtiyor. En önemlisi, ABD ve İsrail böyle bir hamleyi tespit ederse tekrar saldıracaklarının bilincinde olmaları. İran’ın yalnızlaşmış, zayıflamış ve karışıklık içindeki liderliğinin böyle bir provokasyona girmek isteyip istemediği ise belirsiz. Ancak yayılmmantığı, nükleer silaha sahip büyük güçlerin (ABD, Rusya ve Çin) giderek daha güvenilmez ve hatta komşularına karşı yırtıcı olarak görülmeye başlandığı bir dünyada ağır basıyor. Basra Körfezi’nden Orta Avrupa’ya, Doğu Asya’ya kadar birçok analist, nükleer olmayan ülkelerin İran’ın yaşadıklarını dikkatle izleyip bundan çıkarılacak dersleri tarttığını söylüyor.
2007 ve 2008’de Kuzey Kore ile yürütülen uzun ama başarısız müzakerelere liderlik eden Christopher R. Hill, “Kuzey Kore, nükleer silah edindiği günü pişmanlıkla anmıyor" ifadelerini kullandı. Hill’e göre bombanın cazibesi, ABD’nin Ortadoğu ve Asya’daki müttefikleri için artık daha güçlü. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana bu ülkeler Amerikan güvenlik şemsiyesi altında korundular. Ancak şimdi, “Önce Amerika” vizyonuyla ittifaklara mesafeli yaklaşan bir başkanla karşı karşıyalar.
