İsrail-İran çatışması ve Türkiye’ye yansımaları: Orta Doğu’da yeni bir savaş mı?
Türkiye, geçmişte olduğu gibi yine “denge” siyaseti izleyebilir. Ancak artık yalnızca tarafsız kalmak yeterli olmayabilir. Küresel düzenin yeniden şekillendiği bu dönemde, Türkiye’nin uluslararası pozisyonu yalnızca krizlere verdiği tepkilerle değil, proaktif çözüm üretme kapasitesiyle de belirleniyor.
Türkiye, geçmişte olduğu gibi yine “denge” siyaseti izleyebilir. Ancak artık yalnızca tarafsız kalmak yeterli olmayabilir. Küresel düzenin yeniden şekillendiği bu dönemde, Türkiye’nin uluslararası pozisyonu yalnızca krizlere verdiği tepkilerle değil, proaktif çözüm üretme kapasitesiyle de belirleniyor.
13 Haziran sabahı dünya, uzun süredir beklenen ama kimsenin gelmesini istemediği bir gelişmeyle uyandı. İsrail’in, İran’ın başkenti Tahran’daki üst düzey askeri hedeflere yönelik hava saldırısıyla başlayan yeni kriz dalgası, sadece Orta Doğu’yu değil, küresel güvenliği de tehdit eder bir boyuta ulaşabilir.
İsrail saldırısıyla petrol yüzde 12 yükseldi ve daha fazlası da olabilir
“Yükselen Aslan Harekâtı” olarak adlandırılan bu saldırı, İran’ın nükleer kapasitesine karşı ‘önleyici bir müdahale’ olarak sunulsa da, bölgesel bir savaşın fitilini ateşlemesi şaşırtıcı olmaz. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, saldırıyı "İran’ın nükleer bomba eşiğine gelmiş olması" ile gerekçelendirirken, Tahran yönetimi bu adımı doğrudan bir “savaş ilanı” olarak değerlendirdi.
Peki bu gerilimin arkasında ne var? Nereye evrilebilir? Ve en önemlisi, Türkiye bu gelişmelerden nasıl etkilenebilir?
Savaş mı, caydırıcılık mı? İsrail’in stratejik hesabı
İsrail’in hamlesi sürpriz değil. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) son raporu, İran’ın silah kalitesinde uranyum zenginleştirme faaliyetlerini hızlandırdığını ortaya koymuştu. Bu veri, Tel Aviv’deki karar vericiler için bir kırmızı çizgiydi.
Netanyahu hükümeti, Tahran’ın nükleer eşik ülke konumunu aşmasına izin vermeyeceğini yıllardır vurguluyor. Bu saldırı, yalnızca İran’ın nükleer altyapısına değil, aynı zamanda Şii ekseninin Suriye, Irak ve Lübnan’daki operasyonel ağlarına karşı da genişletilmiş bir caydırıcılık mesajı içeriyor. İsrail, bir taşla hem Tahran’a hem de onun bölgesel vekil güçlerine gözdağı vermeyi amaçlıyor.
İran’dan sert tepki: Misilleme ve diplomatik kopuş
İran’ın cevabı gecikmedi. İsrail’e yönelik 100’e yakın silahlı insansız hava aracı (SİHA) ile misilleme yapıldığını duyuran Tahran, aynı zamanda ABD’yi “dolaylı ortak” olmakla suçladı. Her ne kadar Washington, saldırıya doğrudan katılmadığını açıklasa da, önceden bilgi sahibi olduğu yönündeki iddialar krizi daha da tırmandırıyor. Bölgedeki Amerikan üslerinin hedef alınacağı yönündeki tehditler ise ciddiye alınmalı.
Tahran ile müzakere kanalları da bu saldırı sonrasında fiilen kapanmış görünüyor. 15 Haziran'da Umman’da yapılması planlanan nükleer görüşmelerin askıya alınması, diplomatik çözüm umutlarını da beraberinde askıya aldı. İran daha saldırgan, daha yalnızlaşmış ve daha öngörülemez bir aktöre dönüşme riski taşıyor.
Türkiye ne yapmalı? Denge siyasetinden akıllı pozisyon almaya
Bu çatışmanın Türkiye üzerindeki etkileri çok katmanlı olacak. Sadece jeopolitik riskler değil, ekonomik, diplomatik ve güvenlik alanlarında da yeni sınamalar gündemde.