Kafeinli Ürünlerin Vücudumuza Olan Etkileri Nelerdir?
Kafein gün içinde sık sık tükettiğimiz kahve ve çay gibi gıdalarda bulunmaktadır. Son yıllarda kişisel bakım ürünlerinin formülasyonlarında da sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Yapılan son bilimsel araştırmalarda farmakolojik etkileri görülmüştür.
Kafein denilince hepimizin aklına şüphesiz hemen kahve gelir. Gün içinde severek tükettiğimiz bir fincan kahve ile ilgili en bilinen özellik kafein içermesi sebebiyle uykumuzu açması ve daha dinç bir duruma getirmesi olabilir. Fakat son on yıldır kişisel bakım ve farmakolojik ürünlerde kafeinli ürünler kendini göstermeye başladı. Peki nedir bu kafeinin alametifarikası?
Kafein Nedir?
Kafeinin kimyası, 1-3 ve 7. pozisyonunda metil grubu içeren pürin türevidir. Bu nedenle kafeine 1,3,7 trimetilksantin de denilmektedir. Bir tür alkoloiddir. Kafein bir tür psikoaktif maddedir. Psikoaktif maddeler merkezi sinir sisteminde etki gösterir, beynin işlevlerini etkiler, algıda, ruh halinde, davranışlarda ve bilinçte geçici değişikliklere neden olmaktadır. Bulunduğu bitkinin genellikle hem genç hem de olgun yapraklarında bulunmakta ve acı aromayı vermektedir. Siyah çay %4, yeşil çay %3 ve kahve ise yeşil iken %1-2 oranında kafein içermektedir.
Kafeinin vücudumuza fizyolojik olarak en hızlı etkisi, içecek olarak tükettiğimizde gastrointestinal sistemden emilim yapılmasında gerçekleşmektedir. FDA ( Gıda ve İlaç İdaresi) yetişkinler için günlük kafein tüketim miktarının 400 mg olduğunu belirtmiştir. 1 fincan kahve yaklaşık olarak 100-200 mg kafein içermektedir. Kafein genellikle kahve ile aslın da kakao, çay, mate ve guarana (bir tür bitki) da kafein içermektedir. Dünya nüfusunun yaklaşık %80’i her gün kafein tüketmektedir.

Kafein vücudumuzda karaciğerde parçalanmaktadır. Kanımıza emildiğinde kalma süresi 1,5 saat ile 9,5 saat arasında değişmektedir. Bu süre farklı etkilere göre değişmektedir. Örneğin sigara kullanımı kafeinin hızlı atılımını sağlarken hamilelikte 15 saat boyunca kanda kalabilmektedir.
Kafein ilaç etken maddeleri ile etkileşime girmektedir. Bazı etken maddelerin hızlı bir şekilde parçalanmasına ve etkisinin yok olmasına neden olmaktadır. Bazı etken maddeler ise kafeinin vücuttan atılmasını yavaşlatır. Bu durum gün içinde daha sinirli bir duygu durumuna, yüksek tansiyona ve kalp çarpıntısına neden olabilmektedir.
Kafein Nasıl Keşfedilmiştir?
Kafein Alman Analitik Kimyacı Friedlieb Ferdinand Runge tarafından keşfedilmiştir. Runge Almanya’da Jena Üniversitesi’nde kimya okumuştur. 1819 yılında Runge’ın hocası laboratuvarda incelemesi için Runge’a bir paket kahve göndermiştir. Runge incelemeleri sonunda kahvenin kimyasal bileşenlerinin özenle araştırılması gerektiğini belirtmiştir. İncelemelerinin sonunda 1820 yılında kahveden beyaz kristal yapıda bir madde elde etmiştir. Böylelikle kafeini ilk kez keşfeden ve saf bir şekilde izole eden ilk bilim insanı olmuştur. 1861 yılında ise Strecker tarafından teobromin bileşiğinin metilasyonu yöntemi ile sentetik olarak yapılmıştır.

Kafeinin Farmakolojik Olarak Kullanımı
Kafeinin kimyası incelendiğinde insan derisinden cilt altına emilebilen fakat kan dolaşımına kolayca emilemeyen bir özelliğe sahip olduğu görülmüştür. Kafein deri altına emildiğinde, deri altında bulunan yağların lipolize (yani parçalanarak enerji kaynağı için kullanılması) olmasını sağlamaktadır. Kafeinin bu özelliği sayesinde literatürde selülit tedavisinde kullanılabileceği belirtilmektedir.