Kalkınma ve gelecek vizyonları slogan değil, zihin ve sistem meselesi
Ekonomik bağımsızlık mücadelesi 100 yıl önce İzmir İktisat Kongresi'yle başladı. Ancak bugün, 2030, 2053 ve 2071 gibi hedef yıllar lafta kalma riskiyle karşı karşıya. Gerçek kalkınma; sadece büyüme oranlarıyla değil, nitelikli eğitimle, güçlü kurumlarla, teknolojik atılımlarla ve toplumsal kapsayıcılıkla mümkün. Türkiye, günü kurtaran projeler yerine, geleceği inşa edecek stratejilere ve kapasiteye odaklanmak zorunda. Çünkü 2023 hedefleri kaçtı ama hâlâ zaman var: Geçmişin hayal kırıklıklarını tekrar etmemek için bugünden radikal bir kalkınma seferberliği başlatılmalı.
Ekonomik bağımsızlık mücadelesi 100 yıl önce İzmir İktisat Kongresi'yle başladı. Ancak bugün, 2030, 2053 ve 2071 gibi hedef yıllar lafta kalma riskiyle karşı karşıya. Gerçek kalkınma; sadece büyüme oranlarıyla değil, nitelikli eğitimle, güçlü kurumlarla, teknolojik atılımlarla ve toplumsal kapsayıcılıkla mümkün. Türkiye, günü kurtaran projeler yerine, geleceği inşa edecek stratejilere ve kapasiteye odaklanmak zorunda. Çünkü 2023 hedefleri kaçtı ama hâlâ zaman var: Geçmişin hayal kırıklıklarını tekrar etmemek için bugünden radikal bir kalkınma seferberliği başlatılmalı.
31 Temmuz 2025, 12:20
Cumhuriyet henüz ilan edilmemişti ama yeni bir ülke inşa ediliyordu. 17 Şubat 1923’te İzmir’de toplanan İktisat Kongresi, genç Türkiye’nin sadece siyasi değil, ekonomik bağımsızlık yolculuğuna da start verdi.
O gün atılan tohumlar, bugün hâlâ hepimizin zihninde büyümeyi bekliyor.
Ama o günkü kararlılık, vizyon ve ortak akıl ruhunu yeniden bulmamız gerekiyor.
Bugün 2030, 2053, 2071 gibi yıllar vizyon belgelerinde sık sık geçiyor. Büyük hedefler konuyor. Ancak bu hedeflerin ardında gerçekçi bir kalkınma mühendisliği var mı?
Yoksa biz yine, geçmişin tekrarı olacak hayal kırıklıklarıyla mı karşı karşıyayız?
2023 hedefleri gerçekleşti mi?
Hayır.
2023’te 2 trilyon dolar GSYİH, 25 bin dolar kişi başına gelir hedefi vardı.
TÜİK’in verilerine göre 2023’te GSYİH 1,3 trilyon dolar, kişi başına gelir 10 bin 300 dolar.
İşsizlik çift haneli, genç işsizlik %20’ye yakın.
OECD PISA sonuçlarında okuma, matematik ve fen okuryazarlığı ortalamanın altında.
Ar-Ge harcamaları %1,1 seviyesinde; Kore’de bu oran %4,5.
Kalkınmayı sadece “büyüme oranı” ile açıklamak, sadece tabela değişimidir. Gerçek kalkınma; eğitimle, teknolojiyle, kurumlarla, zihniyetle ve toplumsal kapsayıcılıkla olur.
Hangi ülkeler başardı, hangileri bataklığa saplandı?
Çin, stratejik planlama ve teknolojik sıçramayla 2049 hedefi doğrultusunda ilerliyor.
Singapur, iyi eğitim, yönetişim ve inovasyonla kişi başı geliri 70 bin doların üzerine taşıdı.
Dubai, enerjiden sonra turizm, finans ve teknolojiyle çeşitlendirme yaptı.
Malezya, orta gelir tuzağını STEM ve Ar-Ge yatırımlarıyla aşmaya çalışıyor.
Ama Brezilya, Güney Afrika, Yunanistan gibi örneklerde görüyoruz ki; siyasi istikrarsızlık, yolsuzluk, eşitsizlik ve zayıf kurumlar, büyümeyi kalıcı kalkınmaya dönüştüremiyor.
