Korkular değil, gücümüz belirleyecek kaderimizi ve geleceğimizi
Türkiye üzerine hesap yapan çok. Haritalar güncelleniyor, diplomatik senaryolar yazılıyor. Ama hiçbir plan; karşısında hazırlıklı, güçlü, dayanışma içinde ve vizyon sahibi bir Türkiye varsa, başarıya ulaşamaz.
Türkiye üzerine hesap yapan çok. Haritalar güncelleniyor, diplomatik senaryolar yazılıyor. Ama hiçbir plan; karşısında hazırlıklı, güçlü, dayanışma içinde ve vizyon sahibi bir Türkiye varsa, başarıya ulaşamaz.
28 Haziran 2025, 15:24 Güncelleme: 29 Haziran 2025, 13:34
Türkiye’nin zihinsel ikliminde uzun süredir benzer sorular yankılanıyor. Kimi zaman açıkça, kimi zaman fısıltıyla, ama hep aynı korku ve kaygıyla:
• İsrail, bölgesel operasyonlarını tamamladıktan sonra gözünü Türkiye’ye mi çevirecek?
• ABD ve Batı, Türkiye’yi zayıflatıp Sevr’in hayaletini hortlatmak mı istiyor?
• Avrupa Birliği neden hâlâ bizi tam üye yapmıyor?
• Çin ve Rusya, gerçekten stratejik ortak olabilir mi?
• Kafkaslar’dan Akdeniz’e uzanan kuşak bir kuşatma mı?
• Karanlık güçler Türkiye’yi yalnızlaştırmak ve etkisizleştirmek mi istiyor?
Bu soruların çoğu, basit korkulardan değil, tarihsel hafızamızdaki derin izlerden doğuyor. Ancak bu sorulara teslim olmak ile onları aşmak arasında bir tercih noktasındayız.
Çünkü cevabı dışarıda değil, içeride aramamız gereken bir çağdayız.
Çünkü Türkiye’nin kaderi, başkalarının ajandasında değil — bizim kendi irademizde şekillenecek.
Çin’den Almanya’ya, Rusya’dan Suudi Arabistan o geniş coğrafyanın en büyük ve önemli gücüyüz.
Gerçek tehdit, korkunun kendisi
Elbette Türkiye üzerine hesap yapan çok. Haritalar güncelleniyor, diplomatik senaryolar yazılıyor. Ama hiçbir plan; karşısında hazırlıklı, güçlü, dayanışma içinde ve vizyon sahibi bir Türkiye varsa, başarıya ulaşamaz.
Unutmayalım:
• Korkular, ancak zemin zayıfsa tutunur.
• Oyunlar, içeride çözülme varsa işler.
• Teslimiyet, önce zihinde başlar.
Bu yüzden İstiklal Marşımız, “Korkma” diyerek başlar.
Çünkü korku, düşmanın ilk kazandığı cephedir.
Korkma. Güçlen.
Türkiye’nin geleceği, Pentagon’un senaryolarında ya da Kremlin’in strateji notlarında yazılmıyor. Bu geleceği, ancak biz yazabiliriz. Ve bunun yolu korkmaktan değil, güçlenmekten ve içerideki fay hatları kırılmasını acilen tamirden geçiyor.
Nasıl mı?
Ekonomik Egemenlik:
Yerli üretimi artırarak, stratejik sektörlerde dışa bağımlılığı azaltarak, teknoloji ve sermaye üzerinde kontrol sağlayarak.
Toplumsal Dayanışma:
Kimlik farklılıklarını ayrışma değil zenginlik olarak görüp, ortak değerler etrafında bir ulusal birlik ruhu ve gelecek ortak hedefleri geliştirerek.
