Kos: Bir tabakta barış, bir feribot uzağında huzur
Bir tabakta barış, bir sokakta geçmiş, bir gün batımında ortak bir sessizlik... Kos, sadece karşı kıyı değil; tanıdık tatların, paylaşılan anıların ve sessiz anlaşmaların adası. Lezzetle, tarihle ve insanla yakınlaşmanın hikayesi.
Bir tabakta barış, bir sokakta geçmiş, bir gün batımında ortak bir sessizlik... Kos, sadece karşı kıyı değil; tanıdık tatların, paylaşılan anıların ve sessiz anlaşmaların adası. Lezzetle, tarihle ve insanla yakınlaşmanın hikayesi.
Aynur Tattersall Forbes Türkiye için yazdı
27 Haziran 2025, 10:58 Güncelleme: 30 Haziran 2025, 11:14
Komşunun ışıkları, bazen huzursuzluk yaratır. Bazen özlem. Bazen de merak.
Kos Adası, Ege’nin tam karşı kıyısında, hem tanıdık hem başka bir yer.
Bir sabah Bodrum’dan yelkenle ayrıldım; bir saatlik bir geçişle, sınırlar değişti ama duygular değişmedi. Gittiğim yer, bir ada değil; bir hafıza, bir tat, bir duruştu.
Gastronomi diplomasisi: Bir tabakta yakınlaşmak
Kos mutfağıyla oturduğum ilk masada şunu düşündüm: “Aynı zeytinyağında kızartılmış patlıcanı, neden bu kadar farklı sunuyoruz?” Kalamar, favalı meze, zeytinyağlı enginar... İsimler değişse de tatlar tanıdık.
Barbouni’de gün batımı eşliğinde yediğim ahtapot carpaccio, bana sadece bir yemek değil, ortak belleğin suskun bir dili gibi geldi. Gastronomi bazen kültürel diplomasiye dönüşür. Siyasetin sertliği, mutfağın yumuşaklığıyla dengelenir.
Aynı denizden çıkan balığı, farklı tabaklarda , ama aynı sunum ve iştahla yiyebiliyorsak, bu zaten bir anlaşmadır.

Tarih: Aynı coğrafyada ayrı zamanlar
Kos’ta her taş, geçmişin fısıltısıdır.
Asklepion’un taş basamaklarında yürürken, Hipokrat’ın ruhu hâlâ dolaşır gibi.
Neratzia Kalesi, Osmanlı’nın gölgesini; Casa Romana ise Roma'nın kibirli estetiğini taşır.
Tarihimiz ortak ama yorumu ayrı.
Yine de inkâr edilemez bir bağ var bu adada: “Burası bizden de bir şey taşıyor,” dedirtiyor insana.Tarihle yüzleşmek zor ama sessizce kabul etmek bazen en medeni davranıştır.
Yelkenle gelip sessizliğe demir atmak
Tekneyle Kos’a yaklaşırken rüzgâr, sadece yön değil, duygu da getiriyor.
Yelkenliden inip limana adım atınca sessizlik çarpıyor önce.
Sonra lavanta kokusu, fırından çıkan bademli çörek, ardından karşı kıyıya doğru bakan yaşlı bir kadın.
Hiç konuşmadan "Hoş geldin" diyor bakışıyla. Yelken burada hız değil, durma iznidir. Deniz sadece geçiş değil, arınmadır.
Ortak kültür: Sınırları aşan gündeliklik
Kos’ta pazarda dolaşırken bir kadın bana zeytinyağı uzattı: “Bu bizim köyde yapılır. Belki sizinkine benzer.” Gülümsedim. Çünkü gerçekten benzedi. Bu basit, gündelik alışveriş bile ortak kültürün sessiz izdüşümü.
