Laboratuvarda yazılan gelecek
Sermayenin yönünü teknolojiye, özellikle de yapay zekaya böylesine hızlı çevirmesi, tarihin en büyük dönüşümünü gözler önüne seriyor. Akademiyle girişimcilik arasındaki sınırlar silinirken, laboratuvardan pazara uzanan yeni bir kuşağın doğuşuna tanıklık ediyoruz.
Sermayenin yönünü teknolojiye, özellikle de yapay zekaya böylesine hızlı çevirmesi, tarihin en büyük dönüşümünü gözler önüne seriyor. Akademiyle girişimcilik arasındaki sınırlar silinirken, laboratuvardan pazara uzanan yeni bir kuşağın doğuşuna tanıklık ediyoruz.
04 Eylül 2025, 08:00
Paranın ve girişimcilik enerjisinin akış yönü neredeyse tartışmasız teknolojiye, özellikle de yapay zekaya doğru... Merak ve sanırım epeyce de endişeyle beklenen “gelecek”, ütopik filmlerin veya bu sayımızda yer verdiğimiz distopik yapıtların sahnelerinden çıkarak günlük hayatımıza doğru yaklaşıyor. Hem de hızla… Google’ın 1 milyon kullanıcıya ulaşması yaklaşık 18 ay sürmüştü, aynı sayıya Facebook dokuz ayda, ChatGPT beş günde, DeepSeek ise sadece 24 saatte ulaştı. Sadece bu veri bile içinde olduğumuz hızlı dönüşümü gösteriyor ve bunun nihai kullanıcıya ne getireceğini hep birlikte yaşayacağız.
Şirketlere baktığımızda gördüğümüz ise gayet açık. Normalde (hangi normal?) unicorn olan şirketlerin birkaç yıl süren yedi ayrı fonlama aşamasından geçtiği kabul ediliyor. Bugün takvim, hayal edilemeyecek bir zaman akışında ilerliyor. Nisan sayımızda sayfalarımıza taşıdığımız ve “Bu çocuklar yakında unicorn olabilir” dediğimiz Fal.ai, üçüncü yatırım turunda ve beş ay içinde milyar dolarlık değerlemeye ulaştı. Yaptıkları dünyayı kurtarmak da değil, yapay zeka ürünlerini bir pazar yerinde toplamak. Para, çağa uyumlananları seviyor…
Peki bir pazar yerinden daha ‘derin’ işler ne olacak? Görünen o ki teknoloji, yapay zeka ve sürdürülebilirlik temelli alanlarda milyar dolarlık değerlemeyi bulacak şirketlerin sayısı her geçen gün artacak. Forbes Türkiye olarak ilk sayımızdan itibaren bu dönüşümün nabzını tutuyoruz. Bu ay ise “Bilimin Patronları” kapağımızla akademiyle girişimcilik arasındaki geçirgen sınırların nasıl silindiğini; bilginin, sermayenin ve vizyonun aynı masada buluştuğu bir çağın nasıl filizlendiğini gözler önüne seriyoruz.
Bizim işimiz, olan biteni görmek, anlamlandırmak ve göstermek. “Bilimin Patronları’nda gördüğümüz şey, Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek yeni bir kuşağın doğuşu: Laboratuvardan pazara, fikirden ürüne, ütopyadan gerçeğe uzanan bir kuşak.