Matcha çayı: Kültürden küresel fenomene
Gölgede büyüyen tencha yapraklarından taş değirmenlerde sabırla öğütülen matcha, Japonya’dan dünyaya uzanan yolculuğunda küresel bir fenomen haline gelirken, talep patlaması üreticileri, ithalatçıları ve Türkiye’deki tüketicileri aynı hikâyenin parçası yaptı.
Gölgede büyüyen tencha yapraklarından taş değirmenlerde sabırla öğütülen matcha, Japonya’dan dünyaya uzanan yolculuğunda küresel bir fenomen haline gelirken, talep patlaması üreticileri, ithalatçıları ve Türkiye’deki tüketicileri aynı hikâyenin parçası yaptı.
Kyoto’nun sisli bir sabahında, bambu hasırlarla gölgelenmiş çay tarlaları sessizce uyanıyor. Usta eller, haftalarca güneşten uzak tutulmuş tencha yapraklarını tek tek topluyor; bu yapraklar, Japon çay kültürünün en nadide hazinelerinden biri olacak. Tarladan çıkan yapraklar, buharda hafifçe kavrulduktan sonra damarlarından ayrılıyor ve yüzyıllardır değişmeyen taş değirmenlerde, saatler süren bir sabırla toz haline getiriliyor. Ortaya çıkan zümrüt yeşili tozun adı matcha.
Bir fincan matcha, sadece bir içecek değil; toprağın, iklimin, emeğin ve geleneğin damakta bıraktığı saf bir iz. Yüzyıllardır Japonya’da törenlerin ve meditasyonun eşlikçisi olan bu çay, bugün sosyal medyanın hızlandırdığı bir yolculukla dünyanın dört bir yanına, İstanbul’un kahvelerine ve mutfaklarına kadar ulaşıyor. Ama bu yolculuk, göründüğünden çok daha karmaşık…
Küresel matcha çılgınlığı
Matcha’nın hikâyesi yüzyıllar öncesine, Çin’den Japonya’ya taşınan Zen Budist keşişlerine kadar uzanıyor. Meditasyon öncesinde zihni berraklaştırmak için içilen bu ince öğütülmüş yeşil çay, Japonya’da zamanla çay seremonilerinin merkezine yerleşti. Bugün ise matcha, asırlık ritüellerden çıkıp sosyal medyanın ışıkları altında yepyeni bir kimlik kazandı.
Instagram’da parlak yeşil latte fotoğrafları, TikTok’ta milyonlarca izlenen “matcha yapımı” videoları… Sağlıklı yaşamı ve estetiği aynı karede buluşturan bu içecek, özellikle Y ve Z kuşağının gözdesi haline geldi. Onlar için matcha yalnızca bir içecek değil; doğal, bitki bazlı ve “temiz” yaşamın sembolü. Üstelik bu kuşak, trendleri yalnızca takip etmiyor, onları yaratıyor.
Pazar araştırmalarına göre küresel matcha pazarı 2015’te yaklaşık 2,5 milyar dolar seviyesindeydi. 2023’te 4,3 milyar dolara ulaştı ve 2028’e kadar 5 milyar doları aşması bekleniyor. Yıllık büyüme oranı ise yüzde 10’un üzerinde. Bu büyümenin ardında, sosyal medyanın tetiklediği görünürlük kadar, matcha’nın “kahveye sağlıklı alternatif” olarak konumlanması da var.
Ancak bu hızlı yükselişin başka bir yüzü de var: arzın talebe yetişememesi.
Arz-talep dengesizliği ve Japonya’daki üretim krizi
Kyoto’nun Uji bölgesinde, altıncı nesil çay üreticisi Masahiro Yoshida bu yılki hasadını depoya kaldırırken yüzünde hem gurur hem de kaygı var. Gururlu, çünkü her yaprağı özenle gölgede yetiştirip taş değirmenlerde öğüttüğü matcha, dünyanın dört bir yanında aranan bir ürün. Kaygılı, çünkü geçen yılın aşırı sıcakları ve kuraklığı yüzünden bu yıl normalde 2 ton olan tencha hasadı 1,5 tona düştü.
Uji, Nishio ve Kyoto çevresindeki tarlalar, dünyanın en yüksek kaliteli matcha’sını üretiyor. Ancak bu üretim, geleneksel yöntemlere ve küçük aile işletmelerine dayanıyor. Her biri bambu gölgelikler altında, el emeğiyle toplanan yapraklar, saatte sadece 40 gram matcha üretebilen taş değirmenlerde öğütülüyor. Talep hızla artarken üretim süreci hâlâ yavaş, sabırlı ve kısıtlı.