Merkez bankalarına güven sarsılıyor
Japonya'da yeni başbakanın seçilmesiyle birlikte, altın fiyatları ilk kez dört bin doları aşarak dikkatleri üzerine çekti. Uzmanlar bu yükselişin, küresel borçların ve popülist politikaların merkez bankalarının bağımsızlıklarına olan güveni zayıflatmasıyla ilişkilendiriyor.
Japonya'da yeni başbakanın seçilmesiyle birlikte, altın fiyatları ilk kez dört bin doları aşarak dikkatleri üzerine çekti. Uzmanlar bu yükselişin, küresel borçların ve popülist politikaların merkez bankalarının bağımsızlıklarına olan güveni zayıflatmasıyla ilişkilendiriyor.
Cumartesi günü Japonya yeni başbakanını seçti. Salı günü ise altın, ilk kez dört bin doları geçti. Wall Street Journal yazarı Greg Ip’e göre bu bir tesadüf değil. Japonya’nın iktidardaki Liberal Demokrat Parti’sinin sürpriz adayı Sanae Takaichi, mali ve para politikalarında güvercin bir yaklaşımı benimseyen bir isim. Daha fazla ekonomik teşvik istiyor ve Japonya Merkez Bankası’ndan faiz oranlarını çok fazla artırmamasını bekliyor. Takaichi’nin seçim zaferi haberi Japon yeninin değer kaybetmesine, Japon hisse senetleri ve tahvil faizlerinin ise yükselmesine yol açtı.
Bu haberler, altın fiyatlarının bu yılki yükselişine de katkıda bulundu. Pazartesi ve salı günleri altın fiyatları yüzde 2,6 daha arttı. Görünüşe göre büyük borçlar ve popülist politikaların dolar gibi para birimlerinin (yani somut bir değeri olmayan para birimlerinin) değerini ve bunları basan merkez bankalarını tehdit ettiği tek ülke ABD değil.
Avrupa’da da baskı artabilir
Geçen ay, Britanya'da anketlerde önde olan popülist Reform UK partisinin lideri Nigel Farage, İngiltere Merkez Bankası'nı tahvil satışı nedeniyle eleştirdi. Çünkü bunun sonucunda ortaya çıkan zararlar ve faiz oranları üzerindeki yukarı yönlü baskı, vergi mükelleflerine maliyet getiriyordu.
Politikacılardan neredeyse tamamen bağımsız olarak tasarlanan Avrupa Merkez Bankası, şimdilik güvende görünüyor. Ancak banka üzerinde baskı da artabilir. Fransa, borçlarını kontrol altına alma konusunda çıkmaza girerek bir buçuk yıllık bir sürede dördüncü başbakanını kaybetti. Hem Fransa'da hem de Almanya'da, geçmişte euro’dan vazgeçilmesini savunan popülistler anketlerde önde gidiyor.
Altının yükselişinin aşamaları
Altının yükselişi birkaç aşamada gerçekleşti. İlk aşama, Batılı ülkeler 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı tam ölçekli işgalinin ardından Rusya'nın döviz rezervlerini dondurmasının ardından başladı. Merkez bankaları ve yabancı hükümetler, rakiplerinin ele geçiremeyeceği bir şey ararken altına yönelmeye başladı. İkincisi, geçen nisan ayında ABD Başkanı Donald Trump'ın ticaret savaşıyla geldi. Bu savaş, küresel ekonomik sistemin dengeleyicisi olarak ABD'ye duyulan güveni ve doların bu sistemdeki üstün konumunu zayıflattı.
Üçüncüsü ağustos ayı sonunda, Fed’in enflasyonun yüzde 2'lik hedefinin üzerinde seyretmesine rağmen, zayıf işgücü piyasalarını dengelemek için faiz oranlarını düşüreceğini açıklamasıyla başladı. Günler sonra, tüm yıl boyunca faiz oranlarının düşürülmesi için baskı yapan Trump, Fed üyesi Lisa Cook'u ipotekle ilgili yanlış beyanlarda bulunduğu iddiasıyla görevden alarak para politikası üzerindeki kontrolünü artırmaya çalıştı. Cook bu iddiaları reddetti ve şimdilik görevine devam ediyor.
Dolar yerine altını seçiyorlar
Altının troy ons başına dört bin dolarlık fiyatının doğru olup olmadığını bilmek imkansız. Altının değeri, dolar gibi diğer varlıklardaki dalgalanmalara karşı bir sigorta olarak, değerinin artması veya düşmesinden daha önemli. Fon yöneticisi Citadel'in CEO'su Ken Griffin, bu yıl doların keskin düşüşünü gerekçe göstererek, bu hafta başında, “Dünyanın dört bir yanındaki devletler, merkez bankaları ve bireysel yatırımcılar artık şöyle diyor: ‘Biliyor musunuz? Artık altını, eskiden doların olduğu gibi güvenli liman varlığı olarak görüyorum’” dedi.