Neden Karbonhidrat Yedikçe Yeme İsteğimiz Artar?
Doğada pek çok karbonhidrat çeşidi vardır. İşlenmiş karbonhidratlar beynimizdeki ödül merkezini aktif hale getirerek dopamin salgılamamıza neden olur. Bu durum karbonhidrat bağımlılığına ve sağlıksız bir yaşama neden olmaktadır.
Birçoğumuz içtiğimiz kahvenin yanına eşlik edecek küçük bir parça çikolatayı severek tüketiriz. Uyuyakaldığımız sabahlarda evden kahvaltı etmeden çıkar yolda simit ya da poğaça ile ilk öğünümüzü yaparız. Bunlar belki sağlığımızı kötü etkilemeyecek düzeyde yaptığımız şeyler olabilir. Ama yediklerimize dikkat etmez ve karbonhidratı beslenme düzenimize sıklıkla dahil edersek bunu bir alışkanlık haline getirmeye başlarız. Bu durumun kötü yanı ise, karbonhidrat yedikçe daha fazla yemek ister ve sağlığımızı da etkilemeye başlarız.
Karbonhidrat Nedir?
Karbonhidratlar temel enerji kaynağımızdır. Yapısında karbon, hidrojen ve oksijen atomlarını içeren ve bu atomların oranının sırasıyla 1:2:1 olduğu organik bileşiklerdir. Kimyasal olarak birçok farklı çeşidi bulunmakta ve zincir uzunluğuna göre sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma monosakkaritler, disakkaritler ve polisakkaritler olarak 3 temel başlığa ayrılmaktadır.
Monasakkaritler basit şekerler olarak da bilinen karbonhidrat çeşitlerini içermektedir. Karbonhiratların temel yapıtaşıdır. Suda çözünebilirler, renksiz ve kristal forma sahiptirler. Monosakkaritler içeriğinde üç (trioz), beş (pentoz) ve altı (heksoz) karbonlu bileşikleri içermektedir. Tükettiğimiz gıdalarda en yaygın bulunan monasakkaritler glikoz (üzüm ya da kan şekeri), fruktoz (meyve şekeri) ve galaktoz (süt şekeri) olarak bilinmektedir.
Disakkaritler iki monosakkaritin aralarındaki kimyasal bağ ile bir araya gelerek oluşturduğu karbonhidratlardır. Hücreye girebilmek için sindirilmeleri gerekmektedir. Gıdaların içerdiği en yaygın disakkaritler maltoz (arpa şekeri), laktoz (süt şekeri) ve sükroz/sakkaroz (çay şekeri) dur.
Polisakkaritler çok sayıdaki monosakkaritin glikozidik bağlarla bir araya gelmesiyle oluşur. Dallanmış ya da dallanmamış yapı oluşturabilirler. Molekül ağırlıkları oldukça fazladır. Vücudumuzda depo polisakkaritleri ve yapı polisakkaritleri olarak farklı fonksiyonlar gösterirler. Depo polisakkaritleri nişasta ve glikojen yapı polisakkaritleri ise selüloz ve kitindir.

Karbonhidratların Tümü Vücudumuzda Aynı Etkiyi Mi Gösterir?
Vücudumuz karbonhidratları hücrelerimizin kullanabilmesi için monosakkaritlerine kadar ayırmaktadır. Vücudumuz karbonhidratlardan glikoz formunu kullanabilir. Bu nedenle sindirim sonucu meydana gelen fruktuz ve galaktoz karaciğerimizde glikoza dönüştürülmektedir. Karbonhidrat zincir uzunluğu arttıkça sindirimi de bir o kadar uzun sürmektedir. Yani polisakkaritler en uzun sürede sindirilirken monosakkaritler sindirilmeden doğruca kana karışır ve kan şekerini ani bir şekilde yükseltmektedirler. Beslenme düzeninde dikkat edilmesi gereken konu ne kadar karbonhidrat tüketildiğinden ziyade tüketilen karbonhidratın işlenmiş olup olmamasıdır.
Boston’da obezite önleme merkezinde görev yapan David Ludwig, işlenmiş karbonhidratların tüketildikten birkaç saat sonra yeniden çok acıkma hissi uyandırdığını, bu nedenle obezite ile ilişkili olduğunu belirtmektedir. İşlenmiş karbonhidratlar adından da anlaşılabileceği üzere doğal halinin farklı işlemlere tabi tutulmasıyla değiştirilmiş karbonhidratlardır. En bilinen işlenmiş karbonhidratlar mısır şurubu ve beyaz undur. Örneğin tam buğday ruşeymden, kepeğinden ve liflerinden ayrılarak beyaz un üretilmekte ve beyaz un da makarna, çeşitli tatlılar ve kahvaltılık gevrekler gibi farklı ürünlere dönüştürülmektedir.
