Sakin bir merkez bankası yazısı
Sakin bir merkez bankası yazısı
Merkez Bankası artık “faiz indirirken bile frene basabileceğini” göstermek istiyor. Bu önemli. Çünkü piyasa, faizin seviyesinden çok, duruş ve kararlılığa bakar.
Malumlarınız en sert eleştirdiğim kurumların başında Merkez Bankası geliyor. Bunun sebebi parlak CV’lerin ve yaş ile gelmesi gereken tecrübenin çok altında performans göstermiş olmaları. Herkes daha iyisini beklerken hem teknik hem de psikoloji açısından kafamızda soru işareti bırakan icraatları oldu. Biz onları eleştirdikçe kızdılar, kızdıkça empatiyi kaybettiler ve Haziran 2023’den itibaren iş insanından sokaktaki vatandaşa kadar “kabus” gibi gelen uygulamalara imza attılar. Yeni yılda da devam edecekler.
2025’in bu son yazısında Merkez Bankası’nın para politikası metnini onlara hediye olsun diye sakin şekilde analiz ettim. Bana göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 2026 yılı para politikası metniyle bir kez daha “ben buradayım” deme ihtiyacı hissetti. Metin uzun, teknik ve yer yer yorucu. Ancak satır aralarına bakıldığında verilen mesaj oldukça net: Fiyat istikrarı temel hedef, geri kalan her şey bu hedefin etrafında hizalanacak.
Merkez bankaları, hedeflerini her rüzgârda değiştirmez
TCMB, 2026’da 8 Para Politikası Kurulu toplantısı yapacağını açıklarken enflasyon hedefini %5’te tutmayı sürdürüyor. Bu, teknik olarak doğru; çünkü merkez bankaları hedeflerini her rüzgârda değiştirmez. Ancak Türkiye gibi fiyatlama davranışlarının bozulduğu, beklentilerin sık sık dağıldığı bir ekonomide bu hedefin sadece para politikasıyla tutturulmasının zor olduğu da herkesin bildiği bir gerçek. Zaten hedeflerini tutturamama konusunda rekor üzerine rekor kırdılar.
Metinde özellikle dikkat çeken nokta, “ara hedef” vurgusu. Merkez Bankası artık açıkça diyor ki: Aylık verilerle panik yapmayın, yılsonu fotoğrafına bakın. Bu iletişim dili doğru; çünkü Türkiye’de aylık enflasyon verileri psikolojik dalgalanmalar yaratıyor. Ancak beklentiler yeniden bozulursa, ara hedeflerin de hızla inandırıcılığını kaybetmesi kaçınılmaz olur. TÜİK bu konuda sıkı çalışacak sanırım.
Faiz politikasına dair anlatı ise son dönemin özeti gibi. Önce hızlı indirimler, ardından piyasalarda stres, sonra gecelik faizlerle sıkılaştırma ve yeniden denge arayışı. Buradan çıkan mesaj şu: Merkez Bankası artık “faiz indirirken bile frene basabileceğini” göstermek istiyor. Bu önemli. Çünkü piyasa, faizin seviyesinden çok, duruş ve kararlılığa bakar.
Bana göre her yatırımcının metni dikkatle okuması gerekiyor. TCMB’nin verdiği mesaj, “faizler sürekli düşecek” değil; “oynaklığı yöneteceğim” mesajı. Yani hızlı kazanç peşinde koşan için değil, riskini ölçerek pozisyon alan için yeni bir dönemden söz ediyoruz. Kısa vadeli sürpriz riski azalıyor ama sabırsız yatırımcı için alan daralıyor.
Makroihtiyati önlemlere verilen geniş yer de tesadüf değil. Kredi kartı faizleri, kredi büyüme sınırları, istisnalar. Hepsi tek bir gerçeğin kabulü: Faiz tek başına yetmiyor. İç talep kontrol altına alınmadan dezenflasyonda başarı kazanmak mümkün değil. Bu da özellikle iç pazara çalışan, borçluluğu yüksek sektörler için kısa vadede baskı anlamına geliyor. Buna karşılık bilançosu güçlü, ihracat odaklı ve nakit akışı sağlam şirketler için görece daha güvenli bir zemin oluşuyor.
Merkez Bankası, rezervin niteliğini de önemsiyor
Rezervler tarafında verilen rakamlar ilk bakışta iç açıcı. Brüt rezervler artıyor, net rezervler toparlanıyor, swap bağımlılığı azalıyor. Bu tablo, döviz piyasasında ani sıçrama riskini azaltır. Ancak yatırımcı açısından asıl önemli cümle “rezerv kompozisyonunun iyileştirilmesi.” Yani Merkez Bankası sadece rezerv biriktirmeyi değil, rezervin niteliğini de önemsiyor. Bu da kur tarafında “her an her şey olur” döneminden uzaklaşma sinyali veriyor; ama şunu da söylemeliyim, tam anlamıyla bir güven kalkanı da oluşturmuyor.
İletişim politikasındaki disiplin ise özellikle yabancı yatırımcı için kritik. Sessiz dönemler, önceden açıklanan takvimler ve düzenli raporlar, son yıllarda ciddi şekilde yıpranan öngörülebilirlik algısını onarmaya yönelik. Fakat piyasalar şunu iyi bilir: Söylenen değil, yapılan fiyatlanır. Dolayısıyla bu iletişim dili, ancak uygulamayla desteklendiği sürece anlamlı olacaktır. Özellikle Başkan Karahan’ın muğlak ifadeler ve tartışma yaratacak tevatürden uzak durması iyi olur.
Yatırımcıların 2025 yılında her türlü olumsuzluğa rağmen sermaye piyasalarından ve “carry trade” işinden dolar bazında ciddi kar ettiğini gördük. Açıkçası 2026’da bu seviyede kazançlar olmayacağını metni okurken rahatlıkla anlamak mümkün. Ani değişen mevzuata ve “ters köşe” kararlara dikkat ederek temkinli ve sabırlı olmak gerekecek.