Soğuk Savaş sonrası nükleer silah tartışması yeniden gündemde
Soğuk Savaş sonrası dengeler değişiyor. Trump’ın politikaları, Almanya, Polonya, Güney Kore ve Japonya’da nükleer silah tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. ABD’nin zayıflayan garantileri, müttefikleri kendi güvenlik stratejilerini gözden geçirmeye zorluyor.
Soğuk Savaş sonrası dengeler değişiyor. Trump’ın politikaları, Almanya, Polonya, Güney Kore ve Japonya’da nükleer silah tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. ABD’nin zayıflayan garantileri, müttefikleri kendi güvenlik stratejilerini gözden geçirmeye zorluyor.
Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyetler Birliği en az bir konuda uzlaşmıştı: Nükleer silahların yayılması tüm dünya için tehlikeliydi. ABD Başkanı John F. Kennedy, dünyada "kontrolden çıkan bir nükleer silahlanma yarışı" fikrinden rahatsız olarak 1960'larda Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'nı (NPT) başlattı. Bu antlaşma, nükleer silah sahibi devletleri sınırlayan bir anlaşma olarak süper güçler arasında imzalandı ve bugüne kadar nükleer silaha sahip ülkelerin sayısı tek haneli rakamlarda kaldı.
Bu sınırlandırmanın temelinde, ABD'nin müttefiklerine sunduğu nükleer şemsiye ile onların kendi nükleer silahlarını geliştirme ihtiyacını ortadan kaldırması yer aldı. Eski İngiliz bakan Denis Healey, ABD’nin nükleer politikasının yalnızca "Rusları caydırmak için yüzde 5, Avrupalıları rahatlatmak için yüzde 95 inandırıcılık" gerektirdiğini esprili bir dille ifade etmişti.
Ancak Donald Trump yönetiminde bu güvence zayıfladı. Trump’ın Moskova’ya yönelmesi ve NATO’ya karşı umursamaz tutumu, Berlin ve Varşova’dan Seul ve Tokyo’ya kadar birçok eski müttefiki, ABD’nin nükleer korumasının geri çekilmesi ihtimalini düşünmeye zorladı. Carnegie Endowment düşünce kuruluşundan Ankit Panda, "Nükleer silahların yayılmasını önlemeye dair büyük güçler arasında var olan uzlaşma çözülüyor" dedi. Panda, "Trump dönemi, artık kendi ellerinde nükleer silahların bulunmasını bir çözüm olarak gören ABD müttefiki ülkelerdeki sesleri güçlendirdi" ifadelerini kullandı.
NPT ile ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık resmî nükleer silah sahibi ülkeler olarak kalırken, antlaşmayı imzalamayan Hindistan, İsrail ve Pakistan da nükleer silah geliştirdi. Antlaşmadan çekilen tek ülke olan Kuzey Kore de nükleer güç haline geldi.
Trump’ın yeniden göreve gelişi, Batı ittifakında bu konudaki tartışmayı alevlendirdi. Uzmanlar, NPT'nin çökmesi durumunda, ABD’nin sağladığı garantilerin çekilmesiyle dünya, Kennedy’nin öngördüğü gibi 15 ila 25 nükleer silahlı devlete doğru kayabileceği ve bunun küresel ölçekte büyük bir tehlike yaratacağı görüşünde.
Almanya
Almanya’da Başbakan adayı Friedrich Merz, Avrupa’nın en büyük ekonomisinin artık "nükleer paylaşımın veya Birleşik Krallık ve Fransa'dan sağlanacak nükleer güvenliğin kendilerine de uygulanıp uygulanamayacağını" araştırması gerektiğini açıkladı. Bu açıklama, Almanya’da tarihi bir tartışmayı başlattı. Bazı uzmanlar, Almanya’nın kendi nükleer silahlarını geliştirmesi gerektiğini dahi gündeme getirdi.
Almanya 1983'ten beri ABD nükleer silahlarına ev sahipliği yapıyor. Büchel Hava Üssü'nde yaklaşık 20 ABD B61 nükleer bombası bulunuyor. Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu konuda "ihtiyacımız olmayan bir tartışma" yorumunda bulundu. Ancak bazı yetkililer, Trump sonrası gelişmeler ışığında Almanya'nın nükleer silah edinmesi konusunu yüksek sesle düşünmeye başladı.