Stratejik Dönüşüm
Otomobil markaları, teknoloji ve estetikle birlikte anlamı da ön planda tutma yarışında. Eskiden güç, hız, performans gibi kavramlarla bütünleşen markalar artık sürdürülebilirlik, doğayla uyum gibi değerlerle anılmak istiyor. Otomobillere ruh ve neşe katmanın yolu ise “Art Car” projelerinden geçiyor.
Otomobil markaları, teknoloji ve estetikle birlikte anlamı da ön planda tutma yarışında. Eskiden güç, hız, performans gibi kavramlarla bütünleşen markalar artık sürdürülebilirlik, doğayla uyum gibi değerlerle anılmak istiyor. Otomobillere ruh ve neşe katmanın yolu ise “Art Car” projelerinden geçiyor.
03 Haziran 2024, 00:00
Otomotiv sektörü ile sanat dünyası arasındaki ilişkinin kavramsal ve sıkıcı olduğunu düşünüyorsanız otomobilleri tuvale dönüştüren “Art Car” akımının rengarenk, yaratıcılığın sınırlarını zorlayan örnekleri fikrinizi değişebilir. Art Car, öncelikle yeni bir akım değil; 100 yıllık mazisi var. Müjdecisi 1925 yılında, Citroën B12’nin üzerine bir eserini resmeden Fransız sanatçı Sonia Delaunay. 1975 yılında ise yarış arabası pilotu da olan Amerikalı heykeltıraş Alexander Calder’ın bir BMW 3.0 CSL’yi boyamasıyla BMW’nin Art Car projesinin ilk örneği ortaya çıkıyor. Bu çalışma Art Car için tam bir dönüm noktası, açıkçası BMW için de. Çünkü Andy Warhol, Jeff Koons, David Hockney, Jenny Holzer gibi sanatçıların fırça darbeleriyle sanat eserlerine dönüşen BMW’ler, bugün pek çok markanın da ilham kaynağı. Art Car projeleriyle, başlangıçta otomobil üreticileri ve sanatçılar arasındaki kurumsal bir iş birliği olarak başlayan ilişki, günümüzde ağırlıklı olarak otomobil sektöründen ziyade sanat odaklı bir temele oturmuş durumda. Art Car cephesinde neler olup bittiğini anlamak için hem sanatçıların ürettikleri projelere hem de markaların akıma yönelik girişimlerine göz atmakta yarar var.
Art Car’da sanatçılar, markaların ikonik modellerini sanat eserlerine dönüştürmekle kalmıyor, otomobil tasarımlarından esinlenerek kendileri de sanat eserleri yaratıyorlar. Daniel Arsham’un 2015’te Porsche iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Crystal Eroded Porsche” projesi buna çarpıcı bir örnek. Sanatçı, bir Porsche 911’i kendi “kurgusal arkeoloji” konseptine uygun bir şekilde 32 cm uzunluğunda yeniden tasarladı. Kaportası aşınmış ve kristalleşmiş görünümü, aracın bin yıl sonra bürüneceği halin temsili aslında. İlgi çekici başka bir proje ise kavramsal sanat alanında çalışan Michael Murphy’nin “Disrupt” adlı eseri. Lexus bayilerinden toplanan 2 bin adet teşekkür mektubunun kullanıldığı bu çalışmada, mektuplar origami tekniğiyle işlenerek doğru açıdan bakıldığında bir Lexus 2018 LS Sedan’ın bütünlüklü görüntüsünü veriyordu. Art Car projelerinde tasarım, yalnızca görsel boyutla sınırlı bir kavram değil. Markaların sanatçılarla yaptığı iş birliklerinde zamanla işin içine inovasyon da giriyor.
Bu noktada, Lexus’un “2040: Geleceğin Ruhu” adlı tasarım yarışması dikkate değer. Yarışmanın galibi olan Richard Newman imzalı “Alto”, hem uçan hava balonuna hem de bir teraryuma benziyor. Alto, içinde yolcuların oturabileceği ve yıldızları seyredebileceği bir düzenekle tasarlanmış, dikey kalkış ve iniş yapabilen bir VTOL. Bu uçan araba, içerisine yerleştirilen bitkilerden yeniden yakıt üretebilen, kendi kendine yetebilen bir araç olarak konumlandırılmış. Katmanlı yapısı sayesinde iki araç birbirine dış katmanlardan kenetlenebiliyor ve iç katmanlar açıldığında yolculuk yapılabilir hale geliyor. Aynı zamanda doğrudan evlerin içine geçebilen ya da binalara kenetlenebilen esnek bir kullanıma da sahip. Bu tasarım, geleceğin otomobilleriyle birlikte lüks kavramını yeniden tanımlarken, odak noktasını hız, lüks ve şatafattan ziyade uyum, iş birliği ve kendine yeterlik gibi kavramlara kaydırıyor.
