Suriye’de Esed rejiminde 7 oğlunu kaybeden muhtar şimdi de İsrail saldırılarından muzdarip
Suriye’nin güneyindeki Kuneytra’da daha önce çocuklarını Esed rejiminin hapishanelerinde kaybeden Köy Muhtarı Halil el Abdullah, şimdi de İsrail'in ihlallerine rağmen ata toprağından vazgeçmek istemiyor.
Suriye'de 2011'de başlayan iç savaşın ardından Esed rejiminin baskılarıyla sarsılan Abdullah, 2014'te rejim güçlerince hapse atıldı.
Annesinin öldüğü gün 7 oğlu, kardeşi ve 2 yeğeni tutuklanan Abdullah'ın kendisi de Esed rejiminin işkencelerine maruz kaldı.
📲 Artık haberler size gelsin
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Hapishenede 2 yıl yatan Suriyeli, çocuklarını, kardeşini ve yeğenlerini işkence merkezlerinde kaybettiğini aktardı.
En küçük oğlunu kucağında yitiren Halil Abdullah, yaşadığı zorlukları unutamıyor.

Golan Tepeleri'nde yer alan Samdaniyye Köyü'nün Muhtarı Halil el Abdullah AA muhabirine, yaşadıkları topraklardan ayrılmayacaklarını belirterek, rejim döneminde maruz kaldıkları ihlalleri ve kayıpları da anlattı.
Muhtar Abdullah, "Burası bizim toprağımız, Batı Samdaniyye köyü, aziz Golan’ın bir parçasıdır. Biz bu köyde yaşıyoruz. Burası bize dededen, babadan kalan topraklarımızdır. Bu topraklar bizimdir." dedi.
Golan Tepeleri'nde bulunan diğer köyleri Ayn Hur’un 1967’de işgal edildiğini aktaran Abdullah, "O köy işgal edildiği için Samdaniyye köyünde yaşıyoruz.” bilgisini paylaştı.

"Ülke bir çiftliğe dönüştü"
Muhtar, Esed rejimi döneminde yaşanan ayrımcılık ve baskıyı ise şöyle anlattı:
"Esed’i biz büyüttük ve onu çok iyi tanıyoruz. Bu nesil onunla büyüdü. Ne yazık ki Suriye Arap Ordusu denilen bu orduya insanlar bir zamanlar yemin ederdi, vatanın ve namusun koruyucusu sanırdı. Ama Esed döneminde yaşadıklarımız bambaşkaydı. Ülke adeta bir çiftliğe dönüştü, bunu gözlerimizle gördük."
Orduda mezhepsel ayrımcılık, gözaltılar ve işkencelerin sistematik hale geldiğini dile getiren Abdullah, "Bu süreci en başından itibaren yaşadık. Dera’da başlayan olaylardan itibaren yıkımı, aşağılanmayı, işkenceyi her şeyi gördük." diye konuştu.
"Oğlum kucağımda işkenceden öldü"
Abdullah, 20 Eylül 2014'te, annesinin vefatı sırasında evlerine baskın yapıldığını aktararak, şöyle devam etti:
"Beni, çocuklarımı (7 oğlunu), kardeşimi ve çocuklarımı aldılar, toplam 10 kişiydik. En küçüğümüz 18 yaşındaydı hukuk fakültesi birinci sınıf öğrencisiydi. Oğlum kucağımda can verdi. Ekim ayının 17’siydi. İşkenceden öldü. Üstünde giysi ve ilaç yoktu. Yapılan işkence tarif edilemezdi."
