Tarihi değiştiren keşif: İnsanlığın "kayıp halkası" Lucy tahtından iniyor mu?
İnsan gelişiminin düz bir çizgi olduğu inancı, Etiyopya'daki çöl kazılarından gelen haberle sarsıldı. Bilim insanları, meşhur Lucy ile aynı dönemde yaşayan ancak bambaşka ayak yapısına sahip olan yeni bir tür saptadı. Peki bu keşif ne anlama geliyor?
İnsanlığın kökenine dair anlatılan hikayelerde, 3,2 milyon yaşındaki “Lucy” fosili on yıllardır sarsılmaz bir tahtın sahibiydi. Australopithecus afarensis türüne ait olan bu meşhur fosil, maymunsularla insan soyu arasındaki o meşhur “kayıp halka” olarak kabul ediliyordu.
Ancak Etiyopya’nın Afar bölgesinden gelen yeni bulgular, bu doğrusal ve sade hikayeyi temelinden sarsıyor. Woranso-Mille bölgesinde yürütülen kazılar, insanlık tarihinin tek bir koldan ilerleyen bir nehir değil, birbirine karışan pek çok koldan oluşan karmaşık bir ağ olduğunu gösteriyor.
Bilim dünyasındaki bu büyük değişim, “Australopithecus deyiremeda” adı verilen farklı bir türün kalıntıları üzerinde yapılan analizlerle başladı. Araştırmacılar, yeni bulunan çene ve diş fosillerini, yıllar önce keşfedilen ancak hangi türe ait olduğu belirlenemeyen 3,4 milyon yıllık sıra dışı bir ayak iskeletiyle, yani “Burtele ayağı” ile eşleştirmeyi başardı. Bu durum, Lucy’nin yaşadığı dönemde ve tam da onun kapı komşusu olarak başka bir insan atasının daha var olduğunu kesinleştirdi. Artık biliyoruz ki Lucy o dönemde Doğu Afrika düzlüklerinde tek başına değildi.
Ağaca tırmanan kuzen ve farklılaşan yaşam biçimleri
Anatomik incelemeler, bu yeni türün Lucy’ye göre çok daha “ilkel” özellikler taşıdığını gösteriyor. Özellikle Burtele ayağının yapısı, bu canlıların ayak parmaklarıyla nesneleri kavrama yeteneğinin çok güçlü olduğuna işaret ediyor. Bu da ağaçlara tırmanmanın onlar için hala vazgeçilmez bir yaşam biçimi olduğu anlamına geliyor. Dişler üzerinde yapılan kimyasal incelemeler de iki türün arasını iyice açıyor; Lucy’nin türü daha geniş bir yelpazede beslenirken, deyiremeda türü meyve ve yaprak gibi daha çok orman ürünlerini tercih ediyordu. Yani bu iki akraba tür, aynı bölgede yaşasalar da farklı ekolojik nişleri doldurarak birbirleriyle rekabet etmeden hayatta kalıyordu.
Bu yeni tablonun en çarpıcı sonucu, Lucy’nin insan soyunun “tek ana gövdesi” olduğu yönündeki eski inancı zayıflatması oldu. Analizler, bu yeni türün Lucy’den ziyade, 4 milyon yıl önce yaşamış olan daha eski bir tür olan “Australopithecus anamensis” ile daha yakın bağları olabileceğini gösteriyor. Eğer bu doğruysa, insan evrimi düz bir çizgi yerine, birçok farklı türün aynı anda farklı beslenme ve hareket biçimleri denediği yoğun bir “evrim çalı kümesine” benziyor.
Bilim dünyasında Lucy’nin konumu üzerine tartışmalar hala hararetle devam etse de artık netleşen bir gerçek var: İnsanlığa giden yol, bir zamanlar hayal ettiğimizden çok daha dolambaçlı ve kalabalık bir patikadan geçiyor.