Tokatlılar kente nasıl uyum gösterebileceklerini sorguladı
Tokatlılar kente nasıl uyum gösterebileceklerini sorguladı
Örgün ve yaygın eğitim, eğitimin özelleşmesi, özel okul gerçekliği gibi konuları değerlendirerek “hemşehri kolektif gücüyle eğitim ve kentsel olanaklara erişmenin” yol ve yöntemlerini bulmalıyız.
Çalıştığım kurumda yıllık plan toplantısında genel müdürümüz, “Tokat’tan çok insanın işe alınmasını sağlıyormuşsun” diye takıldı: “ Doğrudur efendim, Karadenizli’ler Gülcemal vapuruyla haklarını kullandı. Doğu’dan gelenler kara trenden yararlandı. Otobüsler yeni çıktı; Tokat insanı İstanbul’a yeni gelmeye başladı; geciken haklarını kullanıyoruz,” yanıtını vermiştim. Yanıtım pek hoşuna gitmiş olmalı ki, kahkaha atarak esas gündeme dönmüştü.
Tokatlı iş insanı Zekeriya Acar toplantıya çağırdı. “Tokat kırsalından İstanbul’a göçenlerin kent yaşamına uyumlarını hızlandırmak için ne yapabiliriz?” diye sordu. Bu konuda oluşturulacak projeleri desteklemek istediğini anlattı. Yaptığım her işte olduğu gibi, kendisine metot önerdim: “Önce bir çalıştay yaparak katılacak insanlara Tokat’tan gelip İstanbul’a yerleşen hemşerilerimizin ihtiyaçlarının neler olduğunu soralım, ihtiyaç önceliklerini belirleyelim; ortak aklın ne söylediğini netleştirelim. Sonra proje tasarlayalım, ölçeklendirmesine kafa yoralım, duygularımızın seline kapılma yerine, yaşayanların deneyim ve birikimini somutlaştıran ve sonuç yaratılabilen adımlar atalım” önerisini sundum.
Ülkemizde çok sayıda “hemşehri derneği” var. İstanbul(da 450 bini kayıtlı, 600 bini aşan Tokatlı yaşadığı varsayılıyor. Tokatlılar 340 dernek kurmuş, bunların yaklaşık 300’ü aktif. Hemşehri dernekleri 9 federasyon oluşturmuş. Ahmet Yılmaz’ın başkanlığını yaptığı “ Tokat Konfederasyonu”nun desteği, Zekeriya Acar’ın sponsorluğunda, Güssün Güneş’in sekreterliğinde 43 kişinin katıldığı toplantı yaptık.
Toplantıya katılanlar 5 masa oluşturdu. Her masa kendi sözcüsünü seçti; sonra da “ İstanbul’daki Tokatlıların kent yaşamına uyumunu hızlandıracak en önemli ihtiyaç nedir?” sorusuna yanıtlar arandı. Masalarda oluşan düşünceleri sözcüler paylaştı. Bu yöntemle katılan herkes düşüncesini ortaya koyabildi; ortaya çıkan hepimizin ortak düşüncesiydi. Bireysel olarak sahiplenme yerine, katılanların ortak aklının sonucunu yakalamaya çalıştık. Hepimiz çorbaya bir tutam tuz ekleyebildik.
Toplantıda tam anlamıyla paylaşımcı, katılımcı ve kapsayıcı anlayış sergilendi; değerlendirmelerin “sonuç bildirisi” oluşturuldu. Yedi sorun alanı öne çıktı: İlet
işim ve işbirlikleri, eğitim ve kent olanaklarına erişim, kültürün geliştirici özünü koruma, tutucu yönlerinden sakınma, kent koşullarının gerektirdiği bilinç ve bakış açısı yaratma, ekonominin herkese iş, barınma, ulaşım ve erişim sağlaması, rol modeli eksikliğinin giderilmesi ve gençlerin özendirilmesi, lobi eksikliği giderek tanıtım ve tutundurma özeni gösterilmesi konularına odaklanmak gerektiği belirlendi.
İLETİŞİM VE İŞBİRLİKLERİ
Tokat kırsalından geçenlerin kente uyumu” sorununun tartışıldığı toplantıda, ihtiyaçlar ve öncelikleri konusunda ilk sırayı “iletişim ve işbirlikleri” konusu aldı. Kente yerleşmenin, önce kurumsal bir iş bulma sonra yerleşme dinamiğine dayalı olmadığı; akraba, tanıdık ve hemşehri yönlendirmeli yerleşmenin aynı zamanda dar bir çevrede “yalıtılmış ilişkiler” oluşturduğu, bunun da yeni koşullara zihinsel uyumu geciktirdiği vurgulandı. Kentin yarattığı bilgi, güç ve egemenlik alanında belirleyici olabilmek için “iletişim ve işbirlikleri” kapsama alanının genişletilmesinin önemli olduğu saptaması benimsendi. Gelişmenin “ bilgili ve temas halinde halk” ile hızlanabileceği belirtildi. Küresel ölçekte ve ülkemizde hızlanan ve büyük metropollerin oluştuğu bu dönemde, bağlantı, iletişim, rekabet ve işbirliklerinden oluşan etkileşimin önemi üzerinde duruldu. Tokat'tan İstanbul’a gelip yerleşenlerin belli bir bölgede, erişilmesi kolay bir yapıda olmadığı; geliştirilecek projede “iletişim ve işbirliklerinin nicelik ve niteliğini artıracak” bir yapılanmanın nasıl oluşturulabileceğine odaklanılması önerildi . Özellikle iletişim teknolojilerinin yarattığı kolaylıklardan yararlanarak öncelikle iletişim ve işbirliklerinin niceliğini yaygınlaştıran, niteliğini yükselten bir yol izlenmesinin doğru bir adım olacağı kabul gördü.
EĞİTİM VE KENT OLANAKLARINA ERİŞİM
Kentsel yaşamın yarattığı yeni olanaklara erişmede öncelikle ele alınması gereken ikinci sorun, “eğitim ve kent olanaklarına erişim” oldu. Kalkınma ve gelişmenin, çevrenin yarattığı zenginliklerden yararlanmanın en etkili aracının “eğitim” olduğu konusunda fikir birliği oluştu. Ailelerin “eğitimin etkisi” konusunda bilinçlendikleri, ancak çocuklarının eğitime erişmesi konusunda sorunlar yaşandığı üzerinde sorgulamalar yapıldı. Çocuk sayısında düşüşe rağmen, çok sayıdaki ailenin “kaliteli eğitime erişim sorunu” olduğu, bu konuda “hemşehri dayanışması” ile neler yapılabileceğinin ele alınması istendi. Eğitim düzeyinin artmasının, hemşehriler arasında “ayrıştırıcı kültürel etkileri” azalttığı; birlik ve dayanışmayı da güçlendirdiği diğer bir saptamaydı. Örgün eğitim, yaygın eğitim, eğitimin özelleşmesi ve özel okul gerçeği gibi konuları değerlendirerek “hemşehri kolektif gücü” ile eğitim ve kentsel olanaklara erişme sınırları içinde bir proje oluşturulabileceği de öneriler arasında ağırlıklı olanlardan biriydi. Üzerinde önemle durulan konulardan biri de “teknik ve sosyal becerilerin geliştirilmesinde eğitimin etkileriydi”. Teknolojik gelişme nedeniyle dünyamızın bir köy haline gelmesi teknik ve sosyal becerilerin yarattığı “örgütlenme becerisinin” geliştirmesinin gerek ve yeter şartlarının neler olabileceği de tartışıldı.
KÜLTÜREL DÖNÜŞÜMÜN SAĞLANMASI
Kültür dönüşümünün sağlanması” da toplantının odak konularından biriydi. “Öz kültürü yitirme korkusu”dile getirildiği gibi, “ kent kültürünü içselleştirmeden kent olanaklarından tam olarak yararlanılamaz” genellemesi de sorgulandı. “Farklı kültür ve inançların bir ayrışma konusu değil, çeşitlilik, renklilik ve zenginlik” olduğu bilincinin yükseltilmesinin, hemşehri dayanışmasını yükselteceği anlatıldı. ”Kültürel yaşamda içtenlik”, “Eski ve yeni kuşak bakış açılarındaki farklılığın uyumlandırılması”, “başka kültürlerle iletişimin güçlendirmesinin yaratacağı toplumsal güç” konuları da toplantı tartışmaları arasında yerini aldı. Kültürel çalışmalar yaparak “sosyalleşmeyi artıracak” önlemler üzerinde bir proje geliştirmenin yararlı olabileceği de belirtildi. Sivil toplum örgütlerinin, bu arada hemşehri derneklerinin üretken olmayan değerlerin tekrarlandığı yalıtılmış bir alan olmaktan çıkarılarak; hem birbirleriyle hem de başka yörelerin kültürleriyle kaynaşarak yeni bir “kent kültürü sentezinde” birleştirilmesinin de ele alınması gerektiği üzerinde duruldu.
BİLİNCİN YÜKSELTİLMESİ VE BAKIŞ AÇISI
Kırsal bölgelerden göç edenlerin “kentlilik bilincini” yükseltmesi, yeni bir “bilinç düzeyi” oluşturulması, günün koşullarına uygun “beklentilerin” tasarlanması da sorgulanan konular arasındaydı. Toplantıya katılanlar, eski bakış açılarının yeni sorunlara çözüm üretemeyeceği noktasından hareketle, hemşehriler arasındaki iletişim ve etkileşimlerde bilincin yükseltilmesi ve bakış ayarı yapılmasının da gündemde yer almasını önerdi. Aşırı basitleştirilmiş anlatımlar üzerine geliştirilmiş düşünce sabitlerinin “birleştirici değil, ayrıştırıcı” yönlerinin tarihsel bağlamda yarattığı acı veren etkilerine değinildi. Bu açıdan bakıldığında, hakkında derin bilgi olmadan, sığ ve önyargılı söylemlere dayalı anlatımların üzerine gidilerek, toplumsal birlik açısından sakıncalarını minimize eden bir çalışmanın da anlamlı olacağı önerildi. Bilincin yükseltilmesi ve bakış açısının genişletilmesi bağlamında siyaset dilinin ayarlanması, ayrıştırıcı değil birleştirici anlatımlara özen gösterilmesi de talep edildi.
HERKESİN İŞ, BARINMA VE ERİŞİM HAKKI
"Ekonomik gelişme” konusu da ortak görüş oluşturma toplantının merkezi sorunlarından biri oldu: Herkesin geçimini sağlayabileceği bir işe sahip olmasının bir yurttaşlık hakkı olduğu vurgulandı. Herkesin barınabileceği bir konuta sahip olması olanaklarının ivedilikle yaratılmasının önemi üzerine duruldu. Konutla işyeri, eğlence-dinlence yerleri arasında hızlı, güvenli ve konforlu ulaşıma erişimin sağlanmasının, çağdaş devletin temel görevi olduğu değişik sözcüklerle dile getirildi. Kırsal kesimden göç edip, kentte sanayi ve hizmet alanlarına geçişin yarattığı sorunların aşılmasında “kolektif dayanışmanın kaldıraç olabilmesinin” gerek ve yeter şartlarını analiz etmenin önemi anlatıldı. Tokatlı iş insanlarının hemşehrilere sahip çıkmasının köklü çözüm olmadığı, ama geçiş dönemlerinde rahatlatıcı etki yapabileceği de söylendi. Sağlıklı gelir yaratma imkanlarının oluşturulmasında, çalışma model ve metotlarında, sağlıklı ve sürdürebilir bir ekonomik düzenin kurulmasında hemşehrilerin kendi iç söylemlerindeki derinliğin etkili olabileceği de belirtildi.
ROL MODELLERİ VE GENÇLERİN ÖZENDİRİLMESİ
Kente uyumun öncelikli konuları arasında “rol modelleriyle gençlerin özendirilmesi” de özenle ve önemle vurgulanan konuydu. Tokat kökenli iyi yetişmiş, toplumsal gelişmeye kendi alanında katkı yapmış insanların gençlerle buluşturularak “rol modeli etkisinin” yaygınlaştırılması önerildi. Yakınımızda olanları küçümseme yerine, değer üretmiş olanları önemseyerek yüreklendirmenin etkili bir eğitim aracı olduğu anımsatıldı. “Övgüye kabız, sövgüye amel olmamak” sözünü anımsatan, kıskançlık, çekememezlik, pusu kurma, arkadan vurma gibi kötü alışkanlıkların hızla aşılması konusunda projeler yapılabileceği de ortak aklın öne çıkardığı sorular ve sorunlardı.
TANITIM KONUSUNUN ÖNEMİ
Kentli Tokatlılar Projesi” için neleri, nasıl yapmalıyız? Sorunlarına çözüm arayan insanlar, her alanda olduğu gibi, kentsel koşullara uyum için de “tanıtım” konusunun önemli olduğunda birleşiyor. “Lobi oluşturma” konusu, dünyanın her yerinde kaynaklara erişim ve yararlanmada etkili bir araç olarak görünüyor. Tokatlıların da yaşadıkları sorunların anlaşılması ve anlatılması konusunda daha bilinçli ve örgütlü çalışmalar yapabileceği düşünülüyor Tanıtım konularında uzmanlaşmış Tokat kökenli olanlar ve başkalarıyla işbirliği yaparak bir yol ve yöntem belirlenmesi uygun olacaktır.
TOKATLI İŞ İNSANI ZEKERİYA ACAR
1960’da Reşadiye’nin Kuzgölcük köyünde doğdu; yedi kardeşin en büyüğüdür. 1978 yılında aile işletmesinin cilt bölümünde iş yaşamına adımını attı.1980’den sonra matbaacılığın baskı, baskı sonrası ciltleme entegre tesisini kurdu. Türkiye merkezli etkinliklerini sürdüren Acar Group’un yöneticisidir. Grubun yurtiçinde üç yurtdışında Kazakistan’daki bir şirketiyle birlikte dört şirketi vardır. Değişik sektörlerde üretim ve ticaret işlerini organize etmektedir. İş dışında sivil toplum örgütlerinde çalışmalar da yapmaktadır: Basım Sanayi Eğitim Vakfı (BASEV) kurucuları arasında yer almıştır. Tokat Sanayici ve İş Adamları Derneği (TOSİAD) kurucularındandır. İstanbul Sanayi Meclis üyeliğini sürdürmektedir. Bölgesel kalkınma, girişimcilik ve üretim kültürü konularında yapılan çalışmalara destek vermektedir. “Kentli Tokatlılar Projesini” tasarlamış uygulanabilir proje oluşturmak için tartışmaya açmıştır.