Trençkotla birlikte doğan marka: Burberry
Trençkot, ilk olarak 1820 yılında İskoç kimyager ve mucit Charles Macintosh ve İngiliz kauçuk endüstrisinin kurucusu mucit Thomas Hancock tarafından tasarlandı. Yağmur geçirmeyen lastikli pamukla üretilen trençkot, dış giyim olarak tasarlanmış olsa da, su geçirmemesi nedeniyle içeride ter birikimine yol açarak rahatsız edici bir kokuya neden oluyordu. Ancak teknoloji ilerledikçe kauçuk kaplama daha çok nefes alabilen ve daha az terleten bir hale geldi. Bu özelliklere sahip ilk trençkotu da 1853 yılında Londra’nın Mayfair’inde John Emary isimli bir terzi “Aquascutum” markasıyla üretti.
Trençkot, ilk olarak 1820 yılında İskoç kimyager ve mucit Charles Macintosh ve İngiliz kauçuk endüstrisinin kurucusu mucit Thomas Hancock tarafından tasarlandı. Yağmur geçirmeyen lastikli pamukla üretilen trençkot, dış giyim olarak tasarlanmış olsa da, su geçirmemesi nedeniyle içeride ter birikimine yol açarak rahatsız edici bir kokuya neden oluyordu. Ancak teknoloji ilerledikçe kauçuk kaplama daha çok nefes alabilen ve daha az terleten bir hale geldi. Bu özelliklere sahip ilk trençkotu da 1853 yılında Londra’nın Mayfair’inde John Emary isimli bir terzi “Aquascutum” markasıyla üretti.
01 Kasım 2024, 08:00 Güncelleme: 27 Ocak 2025, 14:46
Thomas Burberry isimli girişimci 1856 yılında soyadını verdiği markasıyla trençkot üretimine yeni bir yorum getirdi. Zamanla yorumdan ziyade devrim niteliğinde bir yenilikle trençkotu baştan yarattı. 1879’da icat ettiği “gabardin” kumaş hem nefes alabiliyordu hem suyu ve rüzgarı geçirmiyordu. Teri de vücutta tutmayan niteliklere sahip olduğundan dağcılar, havacılar ve avcılar arasında süratle popüler hale geldi. Hobilere yönelik dış giysiye dönüşen trençkotun 35 yıl sonra Birinci Dünya Savaşı’nın çamurlu siperlerinde giyilmesini ise hiç kimse beklemiyordu ama askerler için trençkot adeta biçilmiş bir “kaftan”dı. Su ve rüzgar geçirmeyen yapısıyla hem askerleri hastalıktan koruyor hem de üzerindeki metal aksesuarlar sayesinde kişisel eşyaların asılmalarına imkan tanıyordu.
Orduya özel olarak tasarlanan trençkotta, apoletler, metal aksesuarlar, kuşak ve sırt kısmında rüzgar geçirmeyen çift kat kumaş kullanılmıştı. Apoletler, askerlerin berelerini asmak için tasarlanırken metal aparatlar ise askerlerin su mataralarını ve el bombalarını taşınması içindi. Kelime kökenine bakarsak... Trench” kelimesi “siper” anlamına gelirken, “coat” ise “giysi” demek. Bu bağlamda “trenchcoat” teriminin, palto anlamındaki “overcoat” kelimesinin kısaltması, trençkotun ise tam Türkçe karşılığının “siper giysisi” olduğunu düşünebiliriz. 1915’lerden itibaren İngiliz askerleri tarafından siperlerde giyilen paltolar ve pardesüler bu isimle anılmaya başlanmıştı.

Askerler soğuk kış gecelerinde üzerlerinde trençkotları ile uyuyor, karşı siperden ateş açılır açılmaz “ellerinin altındaki” el bombalarını trençkotlarından çıkarıp düşman siperlerine atıyorlardı. Modern şehirli beyefendilerin ağırbaşlı trençkotu çamurlu siperlerde cansiperane savaşan askerlerin savaş makinesinin bir dişlisine dönüşmüştü. Ancak bu trençkota ulaşmak kolay değildi. Bir İngiliz icadı olan trençkot da bile sınıf farklılıkları ortaya çıkıyor, savaşta trençkot giyenler çoğunlukla subay rütbesinde ve üstünde olan kişilerden çıkıyordu. Onlar da trençkotu üniformalarının bir parçası olarak kendileri satın alıyorlardı. Yani trençkot sahibi olmak, ordu içinde sosyal ayrımın ve ait olunan sınıfın bir işaretiydi.

