Türkiye'de denizlerde rüzgar enerji santralleri ne zaman kurulacak?
Türkiye'de rüzgar enerjisi sektörü 2024'te büyüse de 2035 hedeflerine ulaşmak için yenilenebilir enerji yatırımlarının artarak devam etmesi gerekiyor. Bu noktada 2030'larda faaliyete geçmesi beklenen deniz RES'lerinin önemi artıyor.
Türkiye'de rüzgar enerjisi sektörü 2024'te büyüse de 2035 hedeflerine ulaşmak için yenilenebilir enerji yatırımlarının artarak devam etmesi gerekiyor. Bu noktada 2030'larda faaliyete geçmesi beklenen deniz RES'lerinin önemi artıyor.
Türkiye’de 2024 yılı yenilenebilir enerji yatırımlarının yeniden hızlandığı bir dönem olarak kayıtlara geçti. Açıklanan YEKA yarışmalarına hem güneş hem de rüzgâr alanında çok sayıda talep geldi.
Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜREB) tarafından düzenlenen toplantıda konuşan TÜREB Başkanı İbrahim Erden, rüzgâr enerjisi yatırımlarının 2023 yılında 537 megavat (MW) ile dip yaptığını, 2024 yılında ise bu yatırımların 1.310 MW’ye yükseldiğini ifade etti. Böylece kümülatif RES gücü 13.700 MW’yi aştı. Türkiye’nin toplam enerji üretiminde rüzgârdan faydalanma oranı ise yüzde 11,5 seviyesinde seyrediyor.
Hidroelektrik dâhil yenilenebilir enerjinin payı ise yüzde 42 civarında. TÜREB Başkanı Erden, hidroelektrikteki potansiyelin büyük ölçüde kullanıldığı için bu alanda yeni yatırımların olmadığını ifade ediyor.
Türkiye’de fosil enerjiden yenilenebilir enerjiye dönüşte kullanılan iki kaynak güneş ve rüzgâr. Rüzgârda kurulu güç 11.700 MW seviyesinde, yani başka bir ifadeyle 11,7 GW. Yapılan çalışmalara göre Türkiye’nin rüzgârda 200 GW potansiyeli var. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2035 hedefi ise deniz üstü rüzgâr enerjisi santrallerinde (offshore) 5 GW, karasal RES’lerde ise 43 GW’ye ulaşmak.
İlk deniz üstü RES’ler en erken 2030’larda
Türkiye’nin hâlihazırda kurulu bir deniz RES santrali yok. Bu santraller karadaki muadillerine göre daha yüksek verimlilikle çalışmasıyla biliniyor. Özellikle AB ülkelerinin büyük kapsamlı deniz üstü RES yatırımları bulunuyor. TÜREB yönetim kurulu üyeleri, denizdeki santrallerin sabit temelli ve yüzer olmak üzere ikiye ayrıldığına dikkat çekiyor.
Denizde bir RES santrali kurulması, karadakine göre çok daha maliyetli. TÜREB yetkilileri, denizde kurulacak yatırımlarda maliyetin sabit temelli santrallerde dört kat, yüzer santrallerde ise altı-yedi kat arttığını vurguluyor. Öte yandan, yapım aşamaları da uzun sürüyor.
Türkiye’de deniz üstü RES’lerde en büyük potansiyel Ege Bölgesi’nde yer alıyor. Karadeniz’de hem rüzgârın çok güçlü olmadığı hem de denizin hızlı derinleştiği için projelerin zor olduğu belirtiliyor. Yine de şu anda proje çalışması yapılan yerlerin çoğu Marmara Bölgesi’nde. Bunun temel sebebi, Ege Bölgesi’nin Yunanistan’la paylaşılan bir deniz olması ve Ankara–Atina ilişkilerinin zaman zaman gerilmesi.
TÜREB yetkililerine göre deniz üstü RES’ler, yüksek maliyetlerine rağmen büyük bir gereklilik arz ediyor. Türkiye projelerine başlayarak erken bir şekilde bilgi ve tecrübe biriktirebilir. Bu da ilerleyen zamanlarda başka ülkelere iş gücü ve bilgi ihracı olarak Türkiye’ye katma değer sağlayabilir. Karasal santrallerin bakımı alanında Türkiye’nin uluslararası pazarda gittikçe daha fazla söz sahibi olduğu ve bunun da katma değer sağladığı vurgulanıyor.