Türkiye'de otomotivcileri "AB" endişesi sardı
İhracatının yüzde 60'ını AB'ye yapan Türkiye'deki otomotiv üreticileri, Avrupa Komisyonu'nun yeni "otomotiv paketi" konusunda endişeli. Sektör temsilcileri, "AB'den dışlanmak istemiyoruz" diyor.
Türkiye'de üretim ve ihracatın itici gücü konumundaki otomotiv endüstrisi, en büyük ticaret ortağı olan Avrupa Birliği'nde (AB) ortaya konan yeni bir "paket" nedeniyle endişeli. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ve otomotiv sektörünün yeşil dönüşümü ile rekabetçiliğini artırmayı amaçlayan "otomotiv paketi"nde yer alan bazı uygulamalar, AB'ye yaklaşık 40 milyar dolarlık ihracat yapan Türkiyeli otomotiv üreticilerinde soru işaretlerine neden oldu.
Komisyon paketinde neler var?
Aralık ayı ortalarında Avrupa otomotiv sanayisini temiz ve rekabetçi bir yapıya dönüştürmeyi amaçlayan kapsamlı bir politika paketini kamuoyu ile paylaşan Avrupa Komisyonu'nun taslak metnine göre, 2035 yılından itibaren benzinli ve dizel araçlara ruhsat verilmesini yasaklayacak olan karar gevşetiliyor.
Yeni plana göre, 2035'ten itibaren satılan yeni otomobillerin yüzde 100'ü yerine yüzde 90'ının sıfır emisyonlu olması gerekecek. Geriye kalan yüzde 10'luk kısım ise geleneksel benzinli veya dizel araçların yanı sıra hibrit araçlardan oluşabilecek.
Planda ayrıca, AB'de otomotiv ürünlerine uygulanacak teşviklerde "Made in EU – AB'de Üretilmiştir" koşulu getiriliyor. Bu uygulamanın, üretimi Türkiye'de yapılan ancak son montajı AB'de gerçekleştirilen milyarlarca dolarlık otomotiv parçalarını nasıl etkileyeceği henüz bilinmiyor.
"Türkiye için önemli riskler var"
Türkiye'deki otomotiv üreticileri ise AB'de yaşanan bu yeni gelişmeleri yakından takip ederken, ortaya çıkacak yeni uygulamalarla AB pazarında güç kaybetme endişesi yaşıyor. Çünkü Türkiye'nin toplam ihracatında yüzde 17 pay ile sektörel bazda en yüksek ihracatı gerçekleştiren otomotiv sanayisi, ihracatının yüzde 60'tan fazlasını AB ülkelerine gerçekleştiriyor.
Sektörün çatı kuruluşu olan Otomotiv Sanayii Derneği'nin (OSD) Başkanı Cengiz Eroldu'na göre Avrupa Komisyonu'nun hazırladığı "Otomotiv Paketi"ndeki "Made in EU" vurgusu, Türkiye otomotiv sanayisinin ihracatı ve ülke ekonomisi açısından önemli riskler barındırıyor.

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) Başkanı Cengiz ErolduFotoğraf: Privat
Bu tanımın ilk aşamada otomotiv sanayisini etkileyecek gibi görünmekle birlikte, ilerleyen süreçte diğer tüm sektörlere de yansıyabileceğini öne süren OSD Başkanı Eroldu, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Ülkemizin yatırım ortamı ile mevcut yatırımlar açısından büyük risk teşkil eden bu tanıma Gümrük Birliği ve aday ülke konumu vesilesiyle Türkiye'nin de dahil edilmesi, ülkemiz ekonomisi açısından hayati önem taşıyor" diyor.
"Gümrük Birliği işlevini yitirir"
Türkiye'de üretilen taşıt araçları ve parçalarının "Made in EU" tanımı dışında bırakılmasının Gümrük Birliği'nin Türkiye ve AB'ye getirdiği avantajı ortadan kaldıracağını ve bu yapının işlevini yitirmesine neden olacağını vurgulayan Eroldu, şu görüşleri dile getiriyor:
"Türkiye'nin Gümrük Birliği ortağı statüsü gereği, 'Made in EU' uygulamalarında Avrupa Birliği ile eşit şekilde değerlendirilmesi ve teşvik mekanizmalarının dışında kalmaması son derece önemli olup, Türkiye ve Avrupa otomotiv sanayilerinin rekabetçiliğini koruyabilmeleri için Türkiye'nin bu tanıma dahil edilmesi stratejik bir gerekliliktir."
1,3 milyon adetlik üretim
OSD'nin 2025 yılının ocak-kasım dönemini kapsayan güncel verilerine göre, yılın ilk 11 aylık döneminde Türkiye'de toplam otomotiv üretimi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4 arttı ve 1 milyon 295 bin 31 adede ulaştı. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim ise 1 milyon 320 bin 119 adedi buldu.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) bünyesindeki Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği verilerine göre ise, Türkiye'nin ocak-kasım dönemindeki otomotiv ihracatı ise geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 12,3 arttı ve 37,8 milyar dolara yükseldi. Ocak-kasım döneminde 200'den fazla ülke ile özerk ve serbest bölgeye ihracat gerçekleştiren otomotiv sektörü, yaklaşık 20 yıldır olduğu gibi yine "en fazla ihracat gerçekleştiren" sektör oldu.
En çok ihracat Almanya'ya
2025'in 11 ayında otomotivde en çok ihracat, sektörde "ana pazar" olarak tanımlanan Almanya'ya yapıldı. Ocak-kasım döneminde Almanya'ya otomotiv ihracatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 39 artarak 6 milyar 143 milyon dolara ulaştı. İkinci sıradaki Fransa'ya ihracat yüzde 15 yükselişle 4 milyar 398 milyon dolara çıkarken, üçüncü sıradaki Birleşik Krallık'a ihracat ise yüzde 2'lik artışla 3,9 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Sektör temsilcileri, 2026'da hem üretim hem de ihracatta yüzde 10'luk bir artış öngörüsünde bulunuyor. Bununla birlikte Çinli BYD'nin Manisa'daki fabrika yatırımına start verilmesi ile birlikte, otomotiv tedarik sanayinde de kapasite kullanımının artacağı ifade ediliyor.
"Türkiye, Avrupa için tedarik ve ticaret ortağı"
Türkiye'nin bugün itibariyle Avrupa otomotiv sanayi için yalnızca bir üretim ülkesi değil; aynı zamanda yüksek hacimli, derin entegrasyona sahip bir tedarik ve ticaret ortağı konumunda olduğunu dile getiren Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Yakup Birinci, Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği'nin (ACEA) raporlarındaki verilere dikkat çekiyor.

Fotoğraf: Privat
ACEA'nın Eylül 2025'te yayımladığı Ekonomi ve Pazar Raporu'na göre, 2025 yılının ilk yarısında Türkiye'de üretilen araçların AB pazarında satılan araçların yüzde 5'ini oluşturduğunu ifade eden Birinci, "Bu sonuç, Türkiye'yi AB'ye tedarik sağlayan en önemli AB dışı üretim ülkelerinden biri haline getiriyor. Aynı dönemde AB menşeli araçlar için Türkiye, 237 bin 651 adetle Birleşik Krallık ve ABD'den sonra üçüncü büyük AB dışı pazar olarak öne çıkıyor" diyor.
Türkiye'de sadece üretilen otomobil ya da otobüs gibi araçların değil, sektörün belkemiği olan tedarik sanayisinin ihracatına da dikkat çeken TAYSAD Başkanı, "Tedarik sanayimizin AB'ye ihracatının 14 milyar euro düzeyinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu rakamlar, Avrupa'daki neredeyse tüm büyük OEM'lerin ve tedarikçilerin Türkiye'deki sanayi altyapısıyla doğrudan ve sürekli bir üretim ilişkisi içinde olduğunu ortaya koyuyor" diye konuşuyor.
"Avrupa'nın da zararına olur"
Bosch, Valeo, ZF Group, BASF, Forvia, Mahle ve daha birçok Avrupa merkezli küresel tedarikçinin Türkiye'yi yalnızca bir üretim lokasyonu olarak değil; mühendislik, Ar-Ge ve bölgesel tedarik üssü olarak konumlandırdığına da işaret eden Birinci, benzer şekilde pek çok Avrupalı OEM'in de Türkiye'deki tedarik zincirini Avrupa'daki üretim ağlarının ayrılmaz bir parçası olarak kullandığını kaydediyor.
Tüm bu verilerin Türkiye'nin AB otomotiv sanayi için ikame edilebilir bir "üçüncü ülke" değil; üretimden pazara kadar uzanan yapısal bir ortak olduğunu gösterdiğini vurgulayan Yakup Birinci, şöyle konuşuyor:
"Bu nedenle 'Made in Europe' kavramının yalnızca nihai montajın yapıldığı yer üzerinden tanımlanması; AB-Türkiye Gümrük Birliği çerçevesinde yıllardır sorunsuz işleyen tedarik zincirlerini zayıflatma, AB'li üreticiler için maliyetleri artırma ve Avrupa'nın küresel rekabet gücünü, özellikle Çin karşısında, olumsuz etkileme riski taşıyor. Nitekim bazı AB üyesi ülkeler tarafından da dile getirildiği üzere, aşırı kısıtlayıcı yerel içerik tanımlarının AB otomotiv sanayine yıllık 10 milyar Euro'yu aşan ek maliyetler yaratabileceği yönünde ciddi endişeler bulunuyor."
Avrupa Komisyonu'nun otomotiv sektöründeki dönüşümü içeren tasarısın son halini alması için, Avrupa Parlamentosu ile üye ülkelerin hükümetlerini temsil eden AB Konseyi tarafından onaylanması gerekiyor. Bu aşamalarda yapılacak görüşmeler ve değişiklik teklifleri ile birlikte konunun karara bağlanmasının birkaç ay alabileceği belirtiliyor.