Türkiye'den küresele telekomünikasyonun evrimi
Bir önceki yazımızda Türkiye’deki telekomünikasyon tarihine dair kısa anekdotlar paylaşmıştık. Şimdi ise konuyu daha geniş bir perspektiften ele alarak, küresel ölçekte telekom sektöründe yaşanan değer artışları ve kaymalarına bakalım. Bu, sektörün nasıl evrildiğine dair genel bir resim sunacaktır.
Bir önceki yazımızda Türkiye’deki telekomünikasyon tarihine dair kısa anekdotlar paylaşmıştık. Şimdi ise konuyu daha geniş bir perspektiften ele alarak, küresel ölçekte telekom sektöründe yaşanan değer artışları ve kaymalarına bakalım. Bu, sektörün nasıl evrildiğine dair genel bir resim sunacaktır.
02 Ocak 2025, 12:04
1980’lerin başında İskandinav ülkeleri kaynaklı NMT (Nordic Mobile Telecommunication) teknolojisi ticari olarak kullanılmaya başlandı. Türkiye’de bu teknoloji “araç telefonu” olarak biliniyordu. Daha sonra NMT 1990'ların başında yerini yine Avrupalı diyebileceğimiz GSM standardına bırakırken, biz buna dünyada başka hiçbir yerde görülmeyen bir tanımlamayla “cep telefonu” dedik. Bugün bizim hâlâ bu isimle andığımız, dünyanın “mobil” dediği cihazların arkasındaki teknoloji beşinci jenerasyonuna ulaştı ve her yeni jenerasyonunda dünyada yeni bir teknolojik sıçramaya vesile oldu.
Yine birinci ve ikinci neslin yıllarına dönecek olursak, dünyadaki yaygın eğilimin bir yansıması olarak ülkemizde de Türk Telekom’un özelleştirilmesi öncelikli bir gündem maddesiydi. Özelleştirme öncesinde yapılan şirket değerleme çalışmalarında, iletişimin sonraki 15-20 yıllık süreçteki potansiyel gelişimi dikkate alınıyor, bu da çok yüksek değerlere ulaşılmasına yol açıyordu.
O dönemde Türk Telekom mobil sektörde gelir paylaşımı yaptığı Turkcell ve Telsim’den gelir elde ediyordu. Ancak 1994'te başlatılan bu model dört yıl sonra Turkcell ve Telsim'e doğrudan lisans verilmesiyle son buldu. Böylece Türk Telekom bu hızla büyüyen pazardan aldığı geliri tamamen kaybederken, kendisine ait bir mobil lisansı olmadığı için ileride de cılız bir telefon şirketine dönüşme riski oluştu. Bu noktada yapılan stratejik bir müdahale ile yeni mobil lisanslar verilirken bunlardan birisi Türk Telekom'a tahsis edildi, böylece ülkenin yerleşik operatörünün oyunun dışından kalmasının önüne geçildi.
Büyük bir yatırım bankasının yaptığı değerleme çalışmasında, Türkiye’nin iletişim alanında gelecekte ulaşabileceği noktaya dair tahminler vardı. Bu çalışma, Türkiye'nin kişi başına milli gelir seviyesini referans alarak sektörün belirli bir seviyenin ötesine geçemeyeceği varsayımına dayanıyordu. Bu şekilde yatırım bankası ülkemizde cep telefonu müşteri sayısının en fazla 7 milyona ulaşabileceğini öngörüyordu. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), çok daha iddialı bir projeksiyon yaparak müşteri sayısının 2005 yılında 30 milyona ulaşabileceğini öngörmüştü. Gerçekleşen ise 43 milyon oldu.
Dünyada da benzer bir trend vardı. Sabit penetrasyon (yüz kişiye düşen hat sayısı) dünya genelinde 1997’de yüzde 14 iken on yıl sonra ancak yüzde 19’a geldi. Aynı dönemde mobil penetrasyon yüzde 4’ten yüzde 50’ye çıktı yani cep telefonu yirmi yıl gibi bir sürede dünya nüfusunun yarısına ulaşmış oldu.
