Türkiye’nin ve dünyanın asıl ihtiyacı yeni bir liderlik kültürü
Kaliteli liderlik, tıpkı nitelikli bir ürün gibi, ancak “talep” varsa ortaya çıkar. Türkiye’nin ve dünyanın asıl ihtiyacı yalnızca “yeni liderler” değil; yeni bir liderlik kültürüne hazır kurumlar, medya, iş dünyası, akademi ve seçmen.
Kaliteli liderlik, tıpkı nitelikli bir ürün gibi, ancak “talep” varsa ortaya çıkar. Türkiye’nin ve dünyanın asıl ihtiyacı yalnızca “yeni liderler” değil; yeni bir liderlik kültürüne hazır kurumlar, medya, iş dünyası, akademi ve seçmen.
05 Ağustos 2025, 11:38 Güncelleme: 13 Eylül 2025, 21:51
Son yıllarda kamuoyunda sıkça tekrarlanan bir şikâyet var:
“Türkiye’nin en büyük sorunu kaliteli lider eksikliğidir.”
Evet, doğru.
Ama eksik.
Çünkü asıl sorulması gereken şu:
Kaliteli lider neden ortaya çıkmıyor?
Cevap basit: Çünkü toplum henüz ondan talep etmiyor.
Seçmen seçim kazanacak olanı istiyor
Siyasetçiler sandık matematiğini iyi bilir. Sosyolojiyi, algıyı ve korkuyu nasıl kullanacaklarını öğrenmişlerdir. Seçimi kazanmanın, toplumu dönüştürmekten daha kazançlı ve daha az riskli olduğu bir denklemde, liderlik anlayışı stratejiden çok taktiğe indirgenir.
Bugün Türkiye’de (ve birçok ülkede) geçerli olan model şu:
Liderin görevi, toplumu yukarı taşımak değil; ona benzemek ve kazanmak.
Bu denklemde:
• Uzun vadeli vizyon yerine günlük polemik,
• Kurumsal inşa yerine kişisel sadakat,
• Liyakat yerine partizanlık,
• Ortak akıl yerine “tek akıl” öne çıkar.
Ve sonuçta ortaya çıkan profil: “Seçim kazanan” bir liderlik tipi.
Toplum ne bekliyor? Değişim mi, konfor alanı mı?
2025 itibarıyla Türkiye’de kamuoyu araştırmalarına göre (%78, Konda), halkın en önemli beklentisi “geçim derdi.” Ancak aynı ankette “değişim için risk almaya hazırım” diyenlerin oranı sadece %22. Yani insanlar sorunların farkında, ama çözüm için toplumsal sorumluluk almaya hazır değil.
İşsizlik hâlâ %8,6 seviyelerinde. Genç işsizlik %17. Enflasyonun %42’ye yakın seyrettiği bir ekonomide halkın kısa vadeli taleplere odaklanması anlaşılabilir. Ancak bu atmosferde kaliteli liderlik değil, kısa vadeli kurtarıcılık prim yapıyor.
Yeni liderlik, karizmatik bir kurtarıcı değil; katılımcı ve uzun vadeli bir inşa süreci gerektirir. Bu da sabır, sorumluluk ve diyalog kültürü ister.
Toplumlar ise henüz bu olgunluk eşiğine ulaşmış değil.
Talep yok
Bugün siyasete giren genç bir aday hangi yollarla karşılaşıyor?
• Ya sistemin içine girip kişisel karakterinden, değerlerinden taviz vererek yükseliyor,
• Ya da özgün kaldığı için sistemin dışına itiliyor, etkisizleştiriliyor.
Aynı durum iş dünyasında, akademide ve medyada da geçerli. Güvenli olan tercih ediliyor, sorgulayan dışlanıyor. Bunun doğal sonucu, her kurumun kendine benzettiği “liderimsi” figürler üretmesi oluyor.
