Wimbledon: Sadece bir turnuva değil, kurumsal zekanın ve ekonomik zarafetin sahnesi
İngiltere’nin yağmurlu temmuz günlerinin en az hava kadar sabit olan tek geleneği varsa, o da Wimbledon’dur. Ama Wimbledon’u sadece bir tenis turnuvası olarak görmek, Beethoven’ı yalnızca bir müzisyen sanmak gibidir.
İngiltere’nin yağmurlu temmuz günlerinin en az hava kadar sabit olan tek geleneği varsa, o da Wimbledon’dur. Ama Wimbledon’u sadece bir tenis turnuvası olarak görmek, Beethoven’ı yalnızca bir müzisyen sanmak gibidir.
Wimbledon, 1877’den bu yana ayakta kalan bir kültür, bir zihin disiplini ve bir ekonomi yaratma sanatı. Ben de bu yıl, 16 yıldır kortların ruhunu kalemiyle bize taşıyan eşim Aynur’un sayesinde, sonunda sadece uzaktan izlemekle yetinmeyip, yerinde izleyen “müdavimler” arasına katıldım. İş dünyasında öğrendiklerimi ve yıllardır başkentlerde, müzakerelerde, enerji zirvelerinde izlediğim büyük stratejik oyunu bu kortta yeniden gördüm. Wimbledon sadece oyunculara değil, izleyenlere, organizatörlere, yerel işletmelere, ekonomiye ve yönetim sanatına da kazandırıyor.
İş dünyası, aslında bir tenis maçına benzer
Tenis bir oyundan fazlasıdır.
Hazırlık ister, refleks ister, strateji ister.
Ve en önemlisi, kendine güven ve doğru zamanlamayla vuruş yapmayı…
Tıpkı iş dünyasında olduğu gibi:
• İyi hazırlanmalısın, çünkü an gelir, top aniden sana gelir.
• Rakibin güçlü olabilir, ama onun oyunu seni bozmak değil, kendi oyununu kurmakla ilgilidir.
• Maçın başında değil, nefesini iyi kullandığın son setlerde kazanırsın.
• Ve bazen yenilerek büyürsün: Maçı kaybedip savaşı kazanabilirsin.

Wimbledon bana bir kez daha hatırlattı:
İş dünyası, kort gibi…
Top yuvarlak. Ve net kazanan yok; yalnızca iyi oynayanlar var.
Wimbledon’un görünmeyen ekonomisi: Zarafetle kapitalizm
Wimbledon sadece şampiyonlara ödül dağıtmaz.
Aynı zamanda bölge esnafına, genç çalışanlara, turizm sektörüne, lojistik zincirine ve ülke imajına milyonlarca sterlinlik değer katar.
1. Yerel ekonomi canlanıyor
Wimbledon Village’daki restoranlar, kafeler, barlar ve butikler bu iki haftada yıllık cirolarının %40-60’ını yapar.
Kiralık ev fiyatları katlanır, taksiler yetmez, oteller dolar taşar.
2. İstihdam ve eğitim sahası
Binlerce öğrenci ve genç çalışan turnuvada geçici işler alır.
Ama bu bir “vasıfsız iş” değildir—aksine, bir davranış okulu gibidir:
Nasıl karşılarsın, nasıl organize edersin, nasıl kriz yönetirsin…
3. Küresel marka yönetimi
Wimbledon, kendini “lüks”e satmadan elit kalmayı başarmış bir marka.
Hiçbir sponsorluk tabelası korta basmaz.
Oyuncular beyaz giymek zorundadır.
Estetik, sadelik ve sürdürülebilir prestij—her şirketin peşinden koştuğu formül bu.

