Yeşil altın stratejisi: Zeytin ve zeytinyağında Türkiye'nin küresel konumu nasıl değiştirilebilir?
Türkiye, 205 milyonu aşan zeytin ağacıyla dünya üretiminde ilk sıralarda yer alsa da “yeşil altın” zeytinyağında marka değerini yeterince yükseltemiyor. Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat’ın 5 maddelik yol haritası zeytini ekonomik kalkınma ve diplomasi aracı yapmayı hedeflerken, yeni maden yasasıyla tehdit altına giren zeytinlikler hem doğa hem de kültürel miras için kritik bir sınavda.
Türkiye, 205 milyonu aşan zeytin ağacıyla dünya üretiminde ilk sıralarda yer alsa da “yeşil altın” zeytinyağında marka değerini yeterince yükseltemiyor. Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat’ın 5 maddelik yol haritası zeytini ekonomik kalkınma ve diplomasi aracı yapmayı hedeflerken, yeni maden yasasıyla tehdit altına giren zeytinlikler hem doğa hem de kültürel miras için kritik bir sınavda.
Dünya tarımı, küresel ölçekte yeni bir kavşağa girmiş durumda. Gıda güvenliği, iklim krizi, su kıtlığı, çevre tahribatı ve sağlıklı yaşam arayışları, artık tarım politikalarını ve üretim stratejilerini belirleyen ana dinamikler haline geldi.
Tarım, yalnızca bir ekonomik faaliyet değil; aynı zamanda diplomasi, kültür, çevre ve toplum sağlığını kapsayan çok katmanlı bir alan haline geldi.
Tam da bu noktada, binlerce yıldır Anadolu topraklarında yetişen, uygarlıkların tanığı kadim bir ağacın meyvesi olan zeytin ve ondan elde edilen “yeşil altın” zeytinyağı, Türkiye için yalnızca bir tarım ürünü değil; stratejik bir kalkınma aracı, küresel bir marka fırsatı ve diplomatik bir enstrüman olabilir. Yeter ki elimizdeki bu eşsiz mirası hakkıyla değerlendirelim.
Türkiye’nin zeytin gerçeği: Büyük rakamlar, kırılgan değer zinciri
2024/25 sezonunda Türkiye, 475 bin tonluk zeytinyağı ve 700 bin tonluk sofralık zeytin üretimiyle dünya devleri arasında yer alıyor. 205 milyonu aşan zeytin ağacı varlığıyla, İspanya ve Tunus’un ardından küresel üretim liginde söz sahibi ülkelerden biri konumunda. Ancak bu büyük üretim gücü, aynı ölçüde bir katma değere dönüşemiyor.
2024 yılında yapılan yaklaşık 160 bin tonluk zeytinyağı ihracatının yalnızca yüzde 19’u ambalajlı ve markalı ürünlerden oluştu. Ambalajlı zeytinyağında birim fiyat 8 doları bulurken, dökme ürünlerde bu rakam 3 dolara kadar geriliyor. Türkiye, kendi “yeşil altın”ını düşük fiyata ihraç edip, pazarlama ve markalama yetkinliğine sahip ülkelerin zenginleşmesini izliyor. Bu tablo, zeytincilikte gerçek bir stratejik dönüşüm ihtiyacını gözler önüne seriyor.
“Alhat Modeli”: Zeytin için yeni bir stratejik yol haritası
İşte bu noktada, Türkiye’de zeytincilik sektörünün dinamik isimlerinden Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat’ın ortaya koyduğu stratejik yol haritası, geleceğe dair umut veren bir vizyon sunuyor. Alhat, yalnızca üretici kimliğiyle değil, yatırımcı, tüccar ve marka geliştirici yönüyle de sektöre liderlik ediyor.
“Türkiye artık hamallıktan kurtulmalı, markaya geçmeli” diyen Alhat, zeytin stratejisini beş ana başlıkta şöyle özetliyor:
1. Ölçek ekonomisi ve kooperatifleşme
Türkiye’de zeytin üretimi hâlâ küçük, parçalı arazilerde yapılıyor. Alhat’a göre 200 dönümün altındaki zeytinlikler, artık ekonomik verimlilik sunmuyor. Üretici maliyetleri karşılayamıyor, modern tarım tekniklerine geçemiyor. Bu nedenle küçük üreticilerin kooperatifler çatısı altında birleşmesi, hem üretimde ölçek ekonomisini yakalamak hem de pazarlama gücünü artırmak için şart. İspanya örneğinde olduğu gibi, üretici örgütlerinin profesyonel yönetilmesi, çiftçiye doğrudan gelir ve güç sağlıyor.