Z kuşağı uzaktan çalışmayı nasıl yeniden tanımlıyor?
Uzaktan çalışma artık yeni bir kavram değil ancak Z kuşağı bunu baştan şekillendiriyor. Bu kuşak için her yerden çalışmak; tatil selfieleri ya da dijital detokslarla ilgili değil. Bu özerklik ve değer odaklı kararlarla kurulan bir yaşam tarzı.
Uzaktan çalışma artık yeni bir kavram değil ancak Z kuşağı bunu baştan şekillendiriyor. Bu kuşak için her yerden çalışmak; tatil selfieleri ya da dijital detokslarla ilgili değil. Bu özerklik ve değer odaklı kararlarla kurulan bir yaşam tarzı.
Deloitte’un 2025 Z Kuşağı ve Y Kuşağı Araştırması'na göre günümüz genç profesyonellerinin çoğu geleneksel kariyer basamakları yerine iş-yaşam dengesi ve anlam arayışını önceliklendiriyor. Birçoğu departman yönetmek ya da terfi kovalamak istemiyor. Sürdürülebilir bir hayat kurmak istiyorlar ve bunu uzaktan çalışmayla gerçekleştiriyorlar. TikTok, LinkedIn ve Reddit’te dijital göçebelik yeniden tanımlanıyor. Artık dijital göçebelik marjinal bir kimlik değil; artan yaşam maliyetleri ve şehir tükenmişliğiyle başa çıkmak için bir araç haline geldi. Bu hareketin öncüsü de Z kuşağı.
Z kuşağı özgürlüğü seviyor ama yalnızlığı değil
Z kuşağı, işin nasıl görünmesi ve hissettirmesi gerektiği konusunda farklı beklentilere sahip. Deloitte’a göre Z kuşağının yalnızca yüzde 6’sı üst düzey yöneticilik hedefliyor. Çoğunluk, esneklik ve ruh sağlığını koruyacak işler arıyor. Forbes’tan Garen Staglin’e göre Z kuşağı çalışanları, esneklik ve ruh sağlığı desteğini artık lüks değil, çağdaş istihdamın temel gereklilikleri olarak görüyor.
Ancak bu, hepsinin izole çalışmak istediği anlamına gelmiyor. McKinsey’in araştırması, Z kuşağının yalnızca yzde 29’unun tam zamanlı uzaktan çalışmayı tercih edeceğini ortaya koyuyor. Birçoğu yalnızlık, geri bildirim eksikliği ve profesyonel gelişimin yavaşlaması gibi endişeler taşıyor. Bu yüzden, hibrit modeller tatlı bir basamak haline geldi. Bazıları, toplantıların nadir olduğu ve derin işe odaklanılan ortamlardan yana. Diğerleri haftanın üç günü evden, iki günü ise ortak çalışma alanlarında ya da kafelerde çalışıyor.
Dijital göçebelik trendi büyüyor ve olgunlaşıyor
Z kuşağının yer bağımsızlığı yaklaşımı artık daha stratejik, daha az spontane. MBO Partners’ın 2024 Bağımsızlık Raporu’na göre şu anda 18 milyondan fazla Amerikalı kendini dijital göçebe olarak tanımlıyor. Bu 2019’dan beri yüzde 147’lik bir artış demek. Z kuşağı, bu büyümenin en hızlı kesimi. Ancak çoğu Bali’ye ya da Lizbon’a uçmuyor. Daha uygun kiraların olduğu küçük şehirlere, geniş aile ağlarına ya da yaratıcı topluluklara sahip bölgelere taşınıyorlar. Bazıları ise ülke içinde mevsimsel yolculuklar yapıyor; birkaç ay boyunca farklı yerlerde yaşayıp çalışıyorlar. Bu çoğu zaman vize politikaları ya da iş yoğunluğuna göre planlanıyor.
Bu yaşam tarzını şekillendiren başlıca unsurlar uygunluk ve niyet. Kimisi tükenmişlik döngüsünden çıkmak için bunu seçiyor. Kimisi doğaya, hobilerine ya da ruh sağlığı kaynaklarına yakın olmak istiyor. Sürekli yenilik peşinde koşmak yerine, birçok Z kuşağı göçebe artık MBO Partners’ın “slowmading” adını verdiği yaklaşımı benimsiyor: Daha az yer değiştirerek daha uzun süre kalmak (her konumda ortalama altı hafta), bu da istikrar, topluluk ve bilinçli yaşam arzusunu yansıtıyor.
Göçebe hayatı mümkün kılan araçlar
Bu yaşam tarzının arkasında özenle seçilmiş bir teknoloji altyapısı var. Z kuşağı çalışanları araçları yalnızca iletişim ve işbirliği için değil, tüm kariyer ekosistemlerini kurmak için kullanıyor. Notion, Slack ve Trello gibi platformlar, iş akışlarını ve ekip güncellemelerini asenkron şekilde organize etmelerini sağlıyor. Başta oyun için geliştirilen Discord, artık içerik üreticileri ve serbest çalışanlar için sanal bir ortak çalışma alanı haline geldi. Fiverr, Upwork ve Contra gibi platformlar düşük maliyetle esnek gelir sağlıyor.